|
Spinoza’ya göre Tevrat

Spinoza’nın Teoleojik-Politik İnceleme’sini yazmaktan maksadı, bir devletin ayakta kalabilmesi için muhtaç olduğu kamusal yasalarla, “Dış eylemlerden çok, iç saflık ve doğruluktan ibaret olduğu için, hiçbir yasaya ve kamusal otoriteye bağlı” olmayan dinin arasını kesin bir şekilde ayırmak ve dolayısıyla kutsalı ferdî bir inisiyasyon ihtiyacına havale ederek, toplumsal hayatın dışına itmektir.

Bu yanıyla Spinoza, Kitab-ı Mukaddes’i tartışmaya açarak, bugünkü laisizmi ve sekülerliği Batı düşüncesi içinde kurumlaştıran önemli isimlerden biri olmuştur.

Biz konumuz bağlamında Spinoza’nın, Tevrat’ın Musa’dan sonra yazılmış olmasıyla ilgili delillerine, onun düşüncesini salt Tevrat ile ilgili bir soruna indirgemek için değil, Kutsal Siyaset’in icadının, Siyasal Siyonist-Hıristiyancılığa evrilmesine dair -içeriden yapılmış- sağlam bir eleştiri olması bakımından başvuruyoruz.

Bu esasta “Yasanın Tekrarı hakkındaki yorumlarında İbn Ezra’nın söyledikleri: Şeria ırmağının ötesinde, vs.; on ikilerin sırrını anlayabilsen; ve Musa yasayı da yazdı; Kenanlı o sırada ülkedeydi; Tanrı’nın dağında vahyedilecek; ve işte yatağı, demir bir yatak; o zaman gerçeği bileceksin. İbn Ezra bu birkaç sözcükle, Tevrat’ı Musa’nın değil, ama çok daha sonra yaşayan bir başkasının yazdığını gösterir ve aynı zamanda kanıtlar. Buna göre, sonuçta Musa’nın yazdığı bir başka kitaptır” diyen Spinoza, İbn Ezra’nın izlediği yolu altı maddede özetleyerek bunlarla ulaştığı dört sonucu şöyle iletir:

“İbn Ezra’nın görüşünü ve bunu doğrulamak için söz ettiği Tevrat bölümlerini böylece açıkladık. Yine de İbn Ezra bu tür bölümlerin ne hepsine ne de en önemlilerine değindi. Çünkü söz konusu kitaplarda tespit edilmesi gereken birçok önemli nokta öylece durmaktadır: 

1-Bu kitapların yazarı Musa’dan üçüncü şahısta söz etmekle kalmaz, onun hakkında birçok tanıklığa da başvurur. Örneğin:

-Tanrı Musa’ya şöyle dedi. 

-Tanrı Musa’yla iki arkadaş gibi yüz yüze konuşurdu. 

-Musa yeryüzünde yaşayan herkesten daha alçakgönüllüydü (Çölde Sayım XII-3). 

-Musa savaştan dönen ordu komutanlarına öfkelendi (Çölde Sayım XXXI-14). 

-Musa, kutsal insan (Yasanın Tekrarı XXXIII-1). 

-Tanrı’nın kulu Musa öldü; o günden bu yana İsrail’de Musa gibi bir peygamber çıkmadı, vs.

Tam tersine, Musa, halka açıkladığı ve yazdığı yasayı aktaran Yasanın Tekrarı’nda birinci şahısta konuşur ve yaptıklarını anlatır. Örneğin şöyle der: Tanrı bana dedi ki (Yasanın Tekrarı II-1, 17, vs), Tanrı’ya dua ettim, vs. Ama sonra, Yasanın Tekrarı’nın sonunda, tarihçi anlatısına üçüncü şahısta devam eder. Musa’nın (açıkladığı) bu yasayı halka nasıl emanet ettiğini, ona nasıl son bir uyarıda bulunduğunu ve sonunda da nasıl öldüğünü anlatır. 

Bütün bunlar, yani ifade tarzı, bunun dışındaki diğer tanıklıklar, hatta tüm tarihi anlatının çerçevesi, söz konusu kitapların Musa tarafından değil de bir başkası tarafından yazıldığına kesinlikle ikna ediyor bizi. 

2-Şu da belirtilmeli ki, bu tarihi anlatıda yalnızca Musa’nın nasıl öldüğü, gömüldüğü ve Yahudilerin otuz gün boyunca nasıl yas tuttuğu anlatılmaz. Ayrıca, ondan sonra yaşamış tüm peygamberlerle karşılaştırıldığında, Musa’nın hepsini kat kat aştığı söylenir: O günden bu yana İsrail’de Musa gibi Tanrı’nın yüz yüze görüştüğü bir peygamber çıkmadı. Bu tanıklık ne Musa’nın kendisinden gelebilirdi ne de hemen onu izleyenlerden. Bunları yüzyıllar sonra yaşayan biri söyledi. Zaten tarihçi de o günden bu yana böyle bir peygamber çıkmadı derken, geçmiş bir dönemden söz ediyor. Mezarı konusunda da şöyle ekliyor: Bugün de mezarının nerede olduğunu kimse bilmiyor. 

3-Belirtilmesi gereken bir başka şey, bazı yerlerin Musa’nın döneminde taşıdıkları adla değil, ama çok sonraki adlarıyla anılmasıdır. Böylece, İbrahim düşmanlarını Dan’a kadar kovalar (Yaratılış XIV-14). Oysa kent bu adı Yeşu’nun ölümünden çok sonra aldı (Hakimler XVIII-29).

4-Tarihi anlatılar bazen Musa’nın yaşadığı dönemin sonrasına uzanır. Gerçekten de Mısırdan Çıkış XVI-34’te, İsrailoğulları›nın, Kenan ülkesinin sınırlarındaki meskûn topraklara varana kadar, kırk yıl man yedikleri anlatılır. Bir başka deyişle, söz konusu dönem Yeşu V-12’de anlatılan olayın geçtiği dönemdir. Aynı biçimde, Yaratılış XXXVI-31’de de şunlar söylenir: İsrailliler›i yöneten bir kralın olmadığı dönemde, Edom’u şu krallar yönetti. Hiç kuşku yok, tarihçi, burada, Davut onları kendisine bağlayana ve Edom’un her yanına askeri birlikler yerleştirene kadar, Edomlular’ı kendi krallarının yönettiğini anlatıyor (Samuel 2, VIII-14). 

Bütün bu gözlemlerden ortaya çıkan şey gün gibi açık: Tevrat Musa tarafından değil, Musa’dan yüzyıllar sonra yaşayan bir başkası tarafından yazıldı.” 

#Spinoza
#felsefe
#Tevrat
5 ay önce
Spinoza’ya göre Tevrat
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon