|
Tora"nın emirleri...

İsrail''in son terörüne ilişkin gerçekler bir bir ortaya çıkıyor… Otopsi raporlarına göre 9 şehitten 30 kurşun çıkartılmış…

En yakını 29 cm.''den olmak üzere, hepsine yakın mesafeden ateş edilmiş…

Masum ve silahsız insanların gözlerinin içine bakarak ateşlemişler silahlarını terörist İsrail devletinin askerleri…

Yeni görüntüler açıkça belgeliyor ki, Mavi Marmara''ya saldıran her asker bir ölüm makinası…

Her asker soğukkanlı bir cani…

Tora''daki "Cinayet işleme!" emrinin tam aksine, "Cani ol!" emrine ayarlı her biri…

Bu ölüm makinaları, soğukkanlı caniler, Kutsal topraklarda oldukları sürece o bölgede ve dünyada huzur olması mümkün mü?

O bölgede yaşayanların, onların "otoritesine" terkedilmesi mümkün mü?

Onların "otoritesinin" adil olması mümkün mü?

Güya "din devleti" olarak kurulan ama Tora''yı folklorik bir aksesuara indirgeyip, terörü kutsallaştıran bir yapının otoritesi nasıl ölçülebilir, ona nasıl kıymet yüklenilebilir.

Yaakov Kuli, Tora''nın en muteber yorumlarından biri sayılan Me-am Lo''ez''inde, On Emir içinde yer alan "cinayet işleme!" buyruğu için "Birçok kişi, cinayet yasağının, On Emir''e eklenmeyi gerektirmeyecek kadar açık ve bariz bir kural olduğunu düşünebilir. Nitekim cinayet, Tora''nın verilmesinden çok önce bile, Noah''ın Soyu İçin Yedi Mitsva''nın biri olarak tüm insanlar için zaten yasaktı. Hatta bu yasak birçok ilkel toplumun kuralları içinde bile yer alıyordu." diyor.

İsrail''in cinayeti tartışmasız bir şekilde orta yerde dururken, konuyu teolojik bir çerçevede incelemek niyetinde değilim.

Değilim ama, Kuli''nin dediği gibi On Emir''de yer almasa bile, kadim zamanlardan beri süregelen bir yasak konusunda bir din devletinin bu kadar duyarsız olmasını nasıl izah edeceğiz.

Yine Kuli''nin "Hahamlarımız''ın da öğrettikleri üzere, On Emir metinsel anlamının ötesinde, yüksek düzeydeki davranış biçimlerine ulaşma konusunda da bir rehber niteliğindedir. Örneğin, Hahamlarımız cinayet dışındaki başka davranışları da bu kuralın bir türevi olarak tanımlarlar (Elbette türev niteliğindeki bu yasakları çiğneyen kişiler cinayette olduğu gibi idama mahkum edilemez; fakat yine de, sadece ''cinayetin bir türevi'' olarak tanımlanmaları bile bu yasakların ciddiyeti hakkında bir fikir vermektedir). ''Cinayete eşdeğer'' olarak kabul edilen bu hareketlerin arasında, birini toplum içinde utandırmak, yolculuğa çıkan kişilere kasıtlı olarak yiyecek ve güvenlik sağlamamak, birinin geçim kaynağını kaybetmesine sebep olmak, uzmanı olmadığı Alahasal konularda kurallar üretmek, uzman olunmasına karşın önemli bir konuda Alahasal kuralı belirleme sorumluluğundan kaçmak gibi davranışlar sayılabilir. Bu bakımdan, On Emir çok geniş kapsamlı olmanın ötesinde, bireysel duyarlılıkla da doğrudan bağlantılıdır." yorumunu sadece söz konusu devletin mazlum kanlarıyla çizilmiş sınırları içinde geçerli, onun dışındakilerinse potansiyel maktûller sayılmasına mahsus bir yorum olarak mı değerlendireceğiz?

Yorumunu şöyle sürdürüyor Kuli, "Bir kişi, sadece fiziksel bir hareketle değil, örneğin diliyle de birinin ölümüne neden olabilir. Bir başkasına karşı mahkemede yalancı tanıklık yapıp onun ölüme mahkum olmasına neden olabilir. Dedikodularla bir kişinin ismini kötüye çıkarabilir. Bir kişiye kötü bir öneri vererek bu yolla ölümüne sebebiyet verebilir. Bir kişiyi ölümden kurtarılabilecek bir sırra sahip olmasına karşın bunu açıklamayarak onu kurtarmayabilir. Tüm bunlar cinayete eşdeğer hareketlerdir (İbn Ezra). Benzer şekilde boğulmakta ya da saldırıya uğramakta olan birini kurtarmamak, hakkında cinayet planları yapıldığını duyduğu birini uyarmamak gibi davranışlar da cinayete eşdeğerdir."

Bu yorumları yapan Yaakov Kuli, uzaktan da değil, "yakından" biri…

Filistin''de doğmuş, 1714''te İstanbul''a gelip, Hahambaşı Yehuda Rezanes''in yanında okumuş.

Üç hak dini de bilen, semavi geleneğe bağlı olan biri…

Bu sebeple, "Cinayet işleme!" buyruğunu adeta üç kitaptan birden okuyor…

Terör devleti İsrail ise, yıllardır işlediği cinayetlerle ve en son işlediği dokuz cinayetle, onlarca insanı hunharca yaralamakla, sakat bırakmakla Tora''nın buyruğunu ve sahih yorumlarını tersinden okumuş oluyor.

Ortadoğu''da bir uç karakolu olarak hizmet sunduğu birkaç devletin dışında hiç sevilmeyen, varlığı kabullenilmeyen, özellikle de yakın çevresinde bir tek dostu bulunmayan İsrail, kendine dayanak olarak seçtiği Tora''nın da münkiri olarak, canilik ve zalimlikle hüküm süreceğini sanıyor.

Mazlumların, masumların gözyaşı, maktûllerin kanı üstüne yapışmış…

Korku bir dağ gibi çökmüş üstüne İsrail''in…

Tora''ya dönmekten başka çözümü, insan olmayı seçmekten başka yolu yok İsrail''in…

Dinlerinde samimi olan Yahudiler, Tora''yı okuyanlar isyan ediyorlar İsrail''e…

Tora emirlerini söylüyor…

Yalan içinde rezilce yaşamak istemeyenlere…

14 yıl önce
Tora"nın emirleri...
Kamu yönetiminde bölüşüm sorunu ve çözüm yöntemi
Başıboş köpek sorunu nasıl çözülür?
Gazze yanarken Hac ve Umre
Fiîlî işgalden zihnî işgale kapitalizmin insanı ve hakikati yok ediş serüveni… 
Yeni anayasa tartışmaları ve siyasetin normalleşmesi