|
Performans teknolojisi ve Sabah kalkışlarda yatak çekmesi...

İstanbul diyar-ı muhabbet, İstanbul diyar-ı şetaret…İstanbul diyar-ı şebabet…Ne diyor yaw adam bu adam!... diyen çağdaş takılımın güncelinde Türkçe''yi üç kelimeyle konuşanlar için de açma yapalım biraz…

İstanbul; sohbet, neşe ve gençlik yılları gibi bir diyar…

Burada insan aradığı her şeyi bulabiliyor.

Bilhassa süre açısından…

İstanbul''da yat yok!

Kalk da çok geç. Sabahları lastiklidir bu şehrin. Kalk borusu saat 10''da çalabilir.

O yüzden yaşamı uzun bir şehirdir İstanbul.

Dur durak yok.

Hemi de non stop bir yaşam var İstanbul''da.

Step by step yatağa gidene kadar helak oluyorsunuz.

Bir de sabah kalkışları var İstanbul''un. Yorgunluğu gitmemiş bedenleri yatak çeker ya, işte öyle bir şey… Kafanız kalkıyor yastıktan, beden yapışmış yatağa…

Bir iki hamle nafile…

Sanki biri çekiyor sizi yatağa.

Kurduğunuz saat beşinci kez çalabilir ve içinizden bir ses sizi hep kandırabilir;

Hadi Sevim… Biraz daha yat!

Hadi Sevimsiz… Yatmasana matuf gibi!...

Daha sabahın köründe performans düşük!

Nem de var ya bu şehirde. Romatizmalıları inim inim inleten… Kemiklerimizde sızı bile vardır çoğumuzun. Hani elleriniz uyuşuk ve de ilk hamlelerde parmaklarınız trak trak açılır ya… Yataktan kalktığınızda ilk adımlarda iki tarafa sallana sallana nazlı nazlı yürürsünüz ya… Aynen öyle!

Meraklanmayın bu uzun sürmez. Beş adım sonra turp gibi olursunuz.

İstanbul derdidir bu.

Ee ne yapalım her güzelin bir kusuru olur.

İstanbul''un da kusuru iki tarafının deniz oluşu… Ama ona da çare bulmuş İstanbullu.

Sabah bakıyorum tvlere her kanalda her saat başı, memleket saat ayarı gibi hastalık ayarları çekiliyor, alternatif tıptan bedavaya reçeteler veriliyor. Tedavide damping!

Kalk otur tv''nin başına vizitesiz tedaviye hazır ol.

Reçete hazır;

Bir tutam ciğerotu, iki ölçü şakşak, bir tatlı kaşığı çekçek…

Bunları bir güzel kaynatacaksınız, imbikten geçirip suyunu önce bir garibe içireceksiniz. Baktınız adam ölmedi o zaman da suyu güneşte buharlaşmaya bırakacaksınız ki saflık derecesi saf yurdum insanının ölçülerine uysun…

Daha sonra bla bla…

Her sabah bir çorba kaşığı götüreceksiniz bundan.

Hee bir de kabak oyacağı ile bir hıyarın içini boşaltacaksınız. Şekilde görüldüğü gibi;

Bir adet hıyar. Malum hıyarlar iki çeşittir bir; Çengelköy badem, iki; acur. Sizin tercihiniz (1.66 boy civarı, 85 kilo ve esmer olabilir) bu hıyarın yavaş yavaş içini oyacaksınız beynine dokunmadan… Beyne temas ederseniz o hıyar uyanır ve bu tedavinin hükmü kalmaz!

Uzatmayalım.

Canım İstanbulum benim…

Bu şehirde çalışsanız bir dert, çalışmasanız bin dert.

Oturun oturduğunuz yerde sağlığınızı düşünün. Açın tv''den bir kanal bütün mesainizi insan sağlığına verin. Ne gereği var koşturmanın.

İstanbul bir uçtan bir uca üç şehirlik bir şehir… Yorgunluk burada günün öğle yemeği gibi bir şey. Mecburi…

Amaç ruhen ve bedenen dinlenebilmekse… Ve de ekonomik yaşamaksa Allah razı olsun tv''lerden. Onlar sayesinde hem bir çok doktorumuzu yakından tanımış oluyoruz hem de bu kadar ot varken neden 6 yıllık tıbbiye var onu da anlamaya çalışıyoruz.

13 yıl önce
Performans teknolojisi ve Sabah kalkışlarda yatak çekmesi...
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri