|
Puslu ülkeler atlası; Pakistan

Bugün Benazir Butto portreleri okuyacaksınız. Demokrasi havarisi ve Şark''ın Batılı güzel yüzü olduğundan, ailesinin başındaki kara kaderden bahseden makalelere bol bol rastlayacaksınız.

Pakistan dendiği anda "İslam geri bırakır" güdümlü ezberini ''benim oğlum bina okur'' tadında tekrarlamaya başlayan ve ''İslami terör'' filtresinden süzmeden servis yapmayanlar daha bismillah, saldırının üstlenilmesini beklemeden olayı, o geleneksel ''İslam aleyhtarlığı'' kampanyasına dahil etti; ''İslam iki nokta üstüste terör'' metaforuna dalış yaptı gerçi. Retoriğini ''aşırı dinci militanlar'' tezinin üstüne kuranlar, kulak memesini çekip, sağ elini yumruk yapıp tahtalara bile vurdu hatta. Saldırıyı El Kaide''nin üstlenmesinden sonra ise, artık başka bir fikre opsiyon tanımak bir yana, ''bi dakka'' diyecekler bile tepelerini attırmaya yetecek ama, bi dakka demek isterim ben yine de…

Pakistan hakikaten çok karmaşık dini ve siyasi kodlara sahip bir yer. Ülkede 5 binin üstünde dini grup var ve bu gruplar siyasi anlamda da bulundukları bölgelerde bir otorite, asayişin de emniyet sübabı niteliğinde. Yaygınlığıyla bizdeki devlet okullarına benzetebileceğimiz medreseler ''halk''a yönelik, Türkiye''deki kolejler statüsünde değerlendirebileceğimiz yeni model okullar ise, bina mimarisinden diline dek İngiliz tarzı eğitim veriyor. Öyle ki; bu okulların sınav kağıtlarının İngiltere''de optik okuyucular tarafından okunup, geri gönderildiğini öğrendiğimde şaşırmış, bağımlılığın bu derecesine, bu kötü kadere hayıflanmış, böğrümdeki ağlamayı güç bela defedebilmiştim.

Şunun şurasında darbelerle dolu 50 yıllık bir tarihi olan ülkenin makus talihinden Butto da kurtulamadı işte. Olayların buraya gelişi ise, duygusallık kaldırmayacak kadar analitik, girift bir seyir izledi. Elbette yani, Pakistan''ın simgesi bir simanın gidişine üzülelim, ama hikayenin nasıl geliştiğini de bilelim:

Benazir Butto, yolsuzluk suçlamaları ve eşinin İsviçre, Dubai bankalarındaki kaynağı açıklanamayan milyon dolarları sebebiyle Başbakanlık''tan alınmış ve sürülmüş bir liderdi. Pervez Müşerref''le ittifakı ise, hakkındaki davaların düşürülmesine yönelik "Ulusal Uzlaşma Yasası" gibi ahlaki açıdan çirkin, hukuki açıdansa demokrasilerde düşünülemeyecek bir iktidar paylaşımı anlaşmasıyla aklanması ve ülkeye geri dönebilmesine yönelik ''özel izin'' uygulamasıyla mümkün oldu. Müşerref''i bu ittifaka zorlayan ise, ABD''nin "terörle mücadele" adına Pakistan''a sömürge muamelesi yapmasının ülkede yarattığı hoşnutsuzluğun, halk desteğini giderek kaybetmesinin, seçimlerin yapılması için artan baskıların, giderilmesine yönelik bir itkiydi.

Ancak Butto memlekete dönünce, iktidardayken Taliban''a sağladığı maddi-manevi desteğin 2007''de ''radikal İslamla mücadele'' imajıyla yer değiştirmesi gibi, Müşerref konusunda da fikir değiştirdi. Butto kendisine vize veren müttefikini, "diktatoryasına karşı savaş verilmesi gereken" bir tirana dönüştürdü. ''Çıkar hesapları'', ''iktidar arzusu'' gibi bileşenleri tartıya koyduğunuzda "bu ne perhiz, bu ne safran tutkusu" durumu bir nebze anlaşılır oluyor.

E bu durumda da, kendilerine bağlılık bildirmiş olmasına rağmen Pervez Müşerref''i yeterince "işlevsel" bulmayan ve zaman zaman doğrudan müdahale ihtimalini gündeme getiren ABD ve İngiltere''nin yeni ''kozu'' eşittir Benazir diye düşünmek, Butto''nun manevra kabiliyetini göz önüne aldığımızda da çok şaşırtıcı gelmiyor. Kaldı ki, ABD''nin desteklediği bir Müşerref''e, ABD''den onay almadan meydan okumak hangi babayiğidin harcı olabilir, hangi çılgın Müşerref''e zincir vurabilirdi.

Suikastten hemen sonra; önceki akşam düzenlenen BM toplantısında, terörle savaşın, faillerin bulunmasının, ülkedeki istikrarın falan değil de, ''Pakistan''ın nükleer silahları''na müdahalenin tartışılması da, ''bu işte bir ABD yeniği'' tezimizi olumlayan bir gelişmeydi nitekim.

Gelgelelim, suikasti gerçekten de El Kaide düzenlemiş olabilir. Çünkü, Pakistan''da medrese ve dini sembollere karşı vandal bir savaş açılmasının, dini liderlerin faili meçhul cinayetlerle ortadan kaldırılmasının etkisini göz ardı etmek bu ülkeyi anlamak konusunda, ''Cive Pakistan'' düzeyinde kalındığını gösterir. Ve zaten, Butto''nun Müşerref''le ittifak ihtimali gündeme geldiğinde, Taliban yanlıları tarafından her ikisinin de öldürüleceğine dair apaçık bir açıklama dahi yapılmıştır.

ABD''nin, Müşerref''e verdiği ''İslami terör bitirilecek, bitir'' şeklindeki talimatın uygulanmasının ise, Lal Mescidi olaylarının gösterdiği üzere o kadar kolay olmadığı, çünkü farklı etnik gruplardan oluşan ülkenin tek zamkının İslam olduğu, dolayısıyla dine karşı esip gürlemenin, mukavemete ve kaosa sebebiyet vereceği bal gibi ortadaydı. ABD''nin bunu bilmediğini sanan gafillerden değilsinizdir umarım.

Müşerref''i yetersiz bulup Butto''yu göndermek de, İslami terörün defedileceğine yönelik bir inançtan değil, ''kaos'' beklentisinden geliyordu. Nitekim El Kaide vurdu, beklenen oldu. Bilirsiniz, kasabın eline kalacak etin derdine düşmesi, ancak koyunun can derdine düşmesiyle mümkündür. Arada, yaşayan bir canda hayati işlevler yüklenen gözler, kulaklar, deri, işkembe falan telef olacakmış, bir Butto, bir Müşerref gidecekmiş, bilmem kaç onbin insan ölecekmiş filan gibi küçük zayiatlar, ''saf et'' derdindeki kasap için mühim değildir. Eğip bükmeden söyleyelim; bu ölüm ne Pervez Müşerref''e, ne İslami gruplara, ne teröre ne de Pakistan''a yaradı. Hindistan''a karşı Çin''in desteklediği bir ülkenin parçalanması kimlere yarayacaksa, onlar el ovuşturup hesaba durdu. Kurt öteden bu yana puslu havayı sevdi ve sonuç; bu gariban ülke bir kez daha tarihin puslu ülkeler atlasındaki yerini aldı.

16 yıl önce
Puslu ülkeler atlası; Pakistan
Siyasette yumuşama: Mümkün mü?
Genç kimdir?
Başkan Erdoğan soykırım davasının müdahili olarak ABD’ye gidecek mi?
Özgürlüğün otoriterliği karşısında Filistin taraftarı öğrenciler
Gazze ışığında üniversitenin misyonu