|
Kaos kafalarda

Birileri anayasaya yeni derç edilen bazı özgürlükçü hükümleri uygulamama hususunda direnç gösterince bazıları da bu direnci kaos olarak nitelemeye başladı. Daha doğrusu olayın seyrine bakıldığında, şimdi ortalarda kaos olduğu iddiasıyla sahneye çıkanlar, daha baştan toplum katmanları arasında kaos yaratmak için tırnak sürtmeye başladılar ve elan tırnak sürtmeyi sürdürüyorlar.

Olayın en dibinde yatan mesele nedir?

Tek tipçi totaliter zihniyetin yeniden hortlaması.. ya da hortlak hayatına devamı…

İnsanların kişisel olarak mülayim huylu görünmesi, aile efradına karşı şefkatle muamelede bulunması, onların toplumsal olarak da aynı duygularla donanmış bulunmalarını gerektirmiyor. Kendi aile ve arkadaş çevresinde yumuşak huylu görünen nicelerinin farklı platformlarda nasıl gaddar roller üstlenebildiği bellidir.

1920''li ve ''30''lu yıllarda dünyaya egemen totaliter diktatoryal despot zihniyetin kalıntıları günümüzde de bazı kafalarda etkisini sürdürüyor.

Bu kafa, temelde, eleştiriye ve özeleştiriye düşmandır.

Ancak bu kafa yapısının açmazı ve zaafı tam da bu noktada temerküz ediyor.

Bir toplumsal/siyasal yapılanma özeleştiriye tahammülsüz hale geldiği anda, bu demektir ki korunmak üzere üstüne abanılan düzen kireçleşmeye, kemikleşmeye başladığı andan itibaren, onun çatlama ve kırılma sürecinin başladığının işareti de verilmiş olmaktadır.

Süreç bu noktadan itibaren kendi iç çelişkisini yaşamaya başlar. Özeleştiriye tahammülsüzlük kemikleşmeyi sertleştirir, kemikleşme de özeleştirinin önüne manialar dikmeye başlar.

Ne ki, topluma bir şey getirmek isteyenlerle getirilmek istenenlere karşı koyanlar arasındaki mücadele, kural olarak ve son merhalede yenilikçilerin zaferiyle sonuçlanır.

Eski devrimciler, konjonktürün gerektirdiği yeniliklere kendilerini kapattıkça tutuculuk başlar. Şimdi bu ülkede yaşanan, tutucularla yenilikçiler arasındaki ip çekme olayıdır. Bunun adı kaos değildir. Bunun adı, yenilikçilerle tutucular arasındaki yarışmadır. Ancak tutucuların, son merhalede bu yarışmayı yitirmesi mukadder olduğundan, o, kendi kafasındaki kaosu dışarıya yansımış görmenin illüzyonunu yaşıyor.

Korkunun ecele faydası yok derler. Sovyetler Birliği yıkılmasından önceki yaklaşık son on yılını, tutucuların, yani kurulu düzen savunucularının yeniliğe karşı direnmesiyle karakterize oldu. Yeniden yapılanma ve saydamlık (perestroyka ve glasnost) karşısında yer alanlar, düzenin özeleştirisini de önlemeye çalışıyordu. Ancak sonunda yeniden yapılanmayı ve saydamlığı savunanlar başardı; özeleştiriye karşı çıkanlar tarihin çöplüğüne atıldı.

16 yıl önce
Kaos kafalarda
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri