|
Karşı fiesta

Octavio Paz "Yalnızlık Dolambacı" kitabının bir bölümünde çeşitli fiestalardan bahseder, Meksikalıların bayramlara, düğün derneklere düşkünlüğünü anlatır. Bu fiestaların (bayram) biri bana ilgi çekici geldi. Sözü geçen fiestada, şairin anlattığına göre, düzen kavramı tümüyle ortadan kalkar, onun yerine kargaşa gelir ve her şeye izin verir. Her şey başkalaşır, toplumsal, cinsel, kültürel, ırksal ve tecimsel ayrımların ortadan kalkmasıyla geleneksel katmanlar yıkılır. Erkekler kadınlar gibi giyinir, efendiler sanki köleler, yoksullar da zenginler gibi! Askerlerle, rahiplerle, yasalarla alay edilir. Kutsal şeyler çalınır, dinsel ayinlere küfürler savrulur. Her önüne gelenle cinsel ilişki de kurulabilir. Bazan da fiesta bir "kara âyine" dönüşür (kara âyin, yani, şeytanın, kötü ruhların kutsandığı âyin). Kurallar, alışkanlıklar, gelenekler çiğnenir. Saygın kişiler, kendilerini ötekilerden ayıran soylu giysileriyle saygınlık tavırlarını bir yana bırakırlar, çarpıcı renklerde değişik giysilere bürünüp bir maske arkasına gizlenirler ve bir süre için kendi kendilerinden uzaklaşırlar.

O. Paz, bu fiesta için, şu yorumu getiriyor: Bu fiesta yalnızca bir aşırılık değildir, aynı zamanda bir ayaklanma, başkaldırma, biçimden yoksun olan o arı yaşama birdenbire dalmaktır. Fiesta yoluyla toplum kendini, kendi vurduğu zincirlerden kurtarır, kendi benliğini yadsır. Fiestanın meydana getirdiği kargaşada, yasa ve ilkelerle yönetilecek bir varlık olan toplum boğulur gider. Aslında toplum düzeni kendi içinde, kendi kargaşasında ya da özgürlüğünde erir. İyi ile kötü, gün ile gece, kutsal olanla kutsal olmayan... her şey karşıtıyla birleşir. Her şey, biçimini ve bireyselliğini yitirir, yaradılış öncesi o koca ve anlaşılmaz kütleye dönüşür. (B. Güvenç''in çevirisi, Cem Y. İst. 1978, s. 68).

İmdi, diyorum ki, acaba, her gününü bir fiesta gibi yaşayan bir ülke var mıdır bu yeryüzünde? Her şeyin tersine çevrildiği, her şeyin alt üst olduğu, zenginin yoksul gibi, yoksulun zengin gibi durduğu, kutsal olana küfredildiği, kutsal olmayanın, şeytanın kutsandığı, sanıkların yargıç, yargıç olması gerekenlerinse sanık durumunda bulunduğu bir ülke tahayyül edilebilir mi? Öyle bir ülke ki, tam da Nasreddin Hocanın müşahadesine uygun biçimde dile getirirsek, taşların bağlandığı ve köpeklerin salıverildiği bir ülke. Ayakların baş, başların ayak olduğu bir ülke. Bir yanda dizi dizi yardıma muhtaç insanlar dururken, hem de ellerini yardım istemek üzere açmışlarken, uzanan ellerin sopalanıp kırıldığı; yardım etmek isteyenlerinse zincirlendiği bir ülke!

Her günü böylesine düzenin alt üst olmuşluğu içinde, bu demektir ki, gündelik yaşantısı bir fiesta düzeni içinde geçen bir ülke varbulunsa, acaba oranın Meksikalılara özgü fiestası nasıl yaşanırdı? Zenginler zenginliklerini, yoksullar yoksulluklarını bilirdi. Yargıçlar yargıçlıklarını sanıklar sanıklıklarını! Başlar baş olarak kendi vekarlarını, ayaklarsa gövdenin yükünü taşırdı! Şeytan lanetlenir ve toplum dışı edilir, kutsal olan kutsanır ve öne çıkartılırdı! Köpekler bağlanır, taşlar salıverilirdi. Ama böyle bir aykırı fiesta da sıkıcı olmaz mıydı dersiniz?

25 yıl önce
Karşı fiesta
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu