|
Süleyman Arif Emre"nin bir icraatı

Geçenlerde İsmail Kahraman, İsmail Müftüoğlu, Süleyman Arif Emre, Nevzat Yalçıntaş, Bozkurt Yaşar Öztürk ve İbrahim Çakmak''ın da içinde bulunduğu kalabalık bir dost grubuyla Parlamenterler Birliği İstanbul Şubesi''nin merkezi Filizli Köşk''te bir araya geldik.

Süleyman Arif Emre bey anlattı.

1974 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde Ahmet Okutan isimli bir görevli var. Bu zat askerin Diyanet''teki temsilcisi! (Tekirdağ eski Müftüsü Ahmet Okutan''la bu şahsın alakası yok sadece isim benzerliği var.)

Camilerde okunacak hutbelere çeki düzen vermek için bir kitap hazırlatıyor. Dinle diyanetle alakası olmayan, din dışılığın İslam''dan daha önemli olduğunu anlatan bir kitap. Kitabın tam basma aşamasına geldiği günlerde Süleyman Arif Emre bey Diyanet''ten sorumlu Devlet Bakanı oluyor.

Bu zat bakanı ziyaret ederek bir an önce bu kitabın basılması için onay istiyor. Bakan kitabı alıp incelettiriyor. İnceleme sonunda anlaşılıyor ki bu kitabı yazanların dini tahsili olmadığı gibi kitap camilerde milleti tahrik edecek ve kargaşaya sebep olabilecek bilgilerle dolu. Bakan tabiî ki onay vermiyor.

Ama bu zat işin peşini bırakmıyor, ''Kitabı bir an önce bastırmamız ve imamlara dağıtmamız lazım'' diyerek ısrar ediyor.

Bakan bu şahıstan kurtulmak için onu Diyanet''ten uzaklaştırmak istiyor ve kendisine Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesinde bir müfettişlik teklif ediyor, o da kabul ediyor.

Bir müddet sonra Başbakan Ecevit bakanı çağırıyor. Ecevit elinde bir yazı telaş içinde, “Genelkurmay''ın adamını Vakıflar''a atamışsın, beni sıkıntıya sokuyorsun, o adamı geri Diyanet''e almalısın” şeklinde bakanı uyarıyor.

Bakan, “Efendim bu şahsı o göreve kendi rızasıyla atadım. O ise hem göreve başlamamış hem de gidip sizi ve beni Genelkurmay''a şikayet etmiş. Böyle edepsizlik olur mu? Bu şahıs değil Diyanet''e geri alınmayı hiçbir kamu kurumunda çalışmayı hak etmiyor. Bir memur bakanını ve başbakanını Genelkurmay''a nasıl şikayet eder?” cevabını vermiş.

Ecevit CHP''li hukukçu bir bakanla müzakere edip kendisinin bu sorundan kurtarılmasını istemiş.

Bakanlar oturmuşlar Genelkurmay''ın yazısını incelemeye almışlar. Yazı, Okutan isimli şahsın Diyanet''e geri gönderilmesini talep ediyormuş. Ama yazının sonunda ''Diyanet''te görevlendirilmeyecekse Genelkurmaya iade edin'' talebi varmış.

Süleyman Arif Emre, “Ben işte bu talebi yerinde görüyorum. Bu şahsı Genelkurmay''a iade edelim” demiş ve mutabakat sağlanmış. Şahıs orduya iade edilmiş.

Askeri vesayetin boyutlarını anlatması açısından önemli bir anekdot. O şahıs asker adına Diyanet''i içerden denetleyen bir misyonla orada görev yapıyormuş. Hazırlattığı kitap da kaosu camilere yayacak nitelikte bir kitapmış!

Darbeciler icrayı sürekli denetim altında tutmak için her kuruma böylesi açıktan ya da dolaylı görevlendirmeler yapmışlar.

12 Eylül''den sonra RTÜK ve YÖK gibi kurum ve kuruluşlara askerin üyeliğine yasal ve anayasal zeminler hazırlanmıştır. Devleti her ne kadar hükümet yönetiyor gözükse de aslında hükümetler askerin izin verdiği oranda iktidar olmuşlardır.

Yapılan değişliklerle son on yıl içinde askerin yasal üyeliklerine son verilmiş olsa da Ankara bürokrasisinin üzerindeki etki özellikle yüksek yargının üzerindeki askeri etkinin devam ettiği bilinen bir gerçektir.

Yüksek yargı ile ordunun üst düzey yöneticilerinin aynı düşünceyi paylaşıyor olmaları aslında yadırganacak ve çok da eleştirilecek bir durum değildir. Ama demokrasiyi defaatle rafa kaldırmış bir kurumun üst düzey yöneticilerinin önemli bir kısmı Sarıkız, Ayışığı, Balyoz, Kafes ve benzeri cunta ve darbe iddialarının içinde yer alıyor ve bunlar yüksek yargıyı etkiliyorlarsa işte orada yargının adaletinden toplum şüphe etmek de haklı olur. Nitekim siyasi davalarda yargının hukuku gözetmekten ziyade çok tartışılacak siyasi kararlar verdiği yaygın kanaat halindedir. Özellikle son dönemlerde yüksek yargı icranın karşısında adeta bir siyasi taraf gibi kararlar vererek ve açıklamalar yaparak bu kanaati pekiştirmiştir.

İşte evvelki gün ikinci tur oylaması yapılarak halk oyuna sunulması beklenen anayasa değişikliği tüm eksikliklerine rağmen yargıyı bu olumsuz kanaatlerden uzaklaştıracak yeni bir dönemi başlatmaktadır.

Umarız CHP sırf muhalefet olsun diye bu değişikliği yüksek yargıya götürmez ve eğer götürürse umarız yüksek yargı son kararı, adına hüküm verdiği halka bırakır.

14 yıl önce
Süleyman Arif Emre"nin bir icraatı
Bu iddia desteklenir
Hukuk garibesi bir yasa
Şampiyonluktan ötesi
Rüya gibi bir kamptı!
7,5 milyonu aşan kamu personeli ve emeklilerinin seçimlere etkisi