|
Hocam amin, amin, amin...

Bunlar hesapta demokrattı, vesayet rejimini gerileten Erdoğan"la değil vesayet rejiminin savcılarıyla kol kola girdiler.

Bunlar hesapta liberaldi, Atilla Yayla gibi "Liberal demokratlar yolsuzluğa olduğu gibi bürokratik vesayete de hayır demek zorundadır" diyemediler.

Tam aksine, yolsuzluğa karşı çıkmayı, bürokratik vesayete verdikleri desteğin örtüsü, kamuflajı olarak kullandılar.

Hâlbuki...

Onlar da biliyordu, 7 Şubat 2012 MİT krizi dahil, demokratik meşruiyete bürokratik müdahale girişimlerini.

Lakin...

Şu net tavrın binde birini ortaya koymadılar: "Üst seviye bürokratlar hükümetin belirlediği siyasayı beğenmiyorlarsa kenara çekilmek zorundadırlar. Kendi başlarına bir politika oluşturup uygulayamazlar, hükümetin politikasını açık veya örtülü, doğrudan veya dolaylı yollarla sabote edemezler. Ederlerse ve bu durum/uygulama yaygınlaşırsa, yani bürokratların iradesi siyasetçilerin iradesine üstün gelirse, ortaya bürokratik diktatörlük çıkar. / Yanlış olan bürokratik vesayetin kendisidir, bürokratik vesayet girişiminin üniformalı memurdan mı üniformasız memurdan mı geldiği meselenin özünü değiştirmeyen bir teferruattır..."(Atilla Yayla 21. 12. 2013, Yeni Şafak)

Bunlar hesapta milliyetçiydiler...

"Hükümeti uyardık, bizi dinlemediler. Bugünden sonra imparatorluğun çöküşünü izleyeceksiniz" diyerek Türkiye"yi tehdit eden ABD Büyükelçisi Ricciardone"ye bir çift laf etmediler.

Bunlar hesapta anti Amerikancı, antiemperyalisttiler...

"Dünya 5"ten büyüktür" diyen, Çin füzelerini gündeme alan, yıllar yılı kapısında dilenci olduğumuz IMF"yi kovan, "Şangay Beşlisi"ni dillendiren bir lidere karşı İsrail-Neocon ittifakıyla hareket etmekten imtina etmediler.

Bunlar yargı ve emniyete yıllar yılı "F tipi" diyenlerdi, şimdi tuzluklarını kaptıkları gibi "üçü bir yerde "opera/syonu"na koşuyorlar...

Rahmetli Erol Güngör"den sonra milliyetçi mukaddesatçı geleneğin yetiştirdiği bence en önemli bilim adamı (bir aralar Sayın Bahçeli"ye de danışmanlık yapmıştı) Prof. Vedat Bilgin"in "Askeri vesayetten bürokratik vesayete mi?" başlıklı dünkü yazısını mutlaka herkes okumalı.

Hoca bakınız ne diyor: "Bürokrasinin silahlı kanadından gelen müdahalelerin, bu ülkeye kaybettirdikleri dikkate alındığında bürokrasinin diğer unsurlarından gelebilecek tehditlere karşı da aynı demokratik hassasiyeti göstermek gerektiği açıktır. Bürokrasinin sivil unsurlarının, böyle bir siyasi tavır sergilemesi kendi zümresel iktidar çıkar ve arzularıyla olabileceği gibi, bürokrasinin içinde bir grubun ideolojik, politik saiklerle kurduğu ilişkiler üzerinden de olabilir..."(22. 12. 2013, Bugün)

Vedat Bilgin hocamız mezkur yazısında, "Hırsızlığı değil demokrasiyi savunmak" ara başlığı altında, rüşvet ve yolsuzluk gibi ülkemiz tarihinde sıkça rastlanan adli vakaların bir araya getirilerek "bir siyasi meseleye dönüştürülmesine" dikkat çektikten sonra, can alıcı soruyu ortaya koyuyor: "bu kimin siyasetidir?"

Bu süreçte cevabı aranması gereken en önemli soru budur...

Hoca mükemmel yazısını şöyle nihayete erdiriyor: "Bugün hükümete karşı siyasi bir mahiyet kazanan sürecin ve aktörlerin yaptıklarını savunmak, bizatihi bir siyasi anlayışın ve projenin göstergesidir. Hırsızın günahını siyaset ve demokrasiye değil, hırsıza çıkarmak gerekmez mi?.."

Dün Gezi"de ağaç ne kadar meseleyse, bugün de yolsuzluk o kadar meseledir.

Hedef, üslup, tıynet, cibilliyet Volume 2 Gezicileriyle o kadar aynıdır ki, "Mesele yolsuzluk değil arkadaş, sen hâlâ anlamadın mı?" denilmesine hiç gerek yoktur.

Yahu aklınıza ne oldu; mesele yolsuzluk olsaydı...

Uğur Dündar"ın birkaç hafta evvel, "Sarıgül"ün yolsuzluk dosyaları açılırsa ne yapacaksınız" yollu sorusuna, "AKP seçime giderken böyle dosyalar açarsa, bunu kabul etmem, daha önce neredeydiler?.." diye cevap veren Kılıçdaroğlu"yla birlikte hareket ederler miydi?

Artık masal bitti.

"Güç zehirlenmesi" veya "her şey sandık değildir" lafazanlıklarının nasıl bir zihinsel mıntıka faaliyeti olduğu kabak gibi ortaya çıktı.

Zaten baklayı da ağızlarından çıkardılar:

Edelman ve Wolfowitz"in hazırladığı raporu referans göstererek, iktidara gelmeyi ve iktidarda kalmayı sadece Türkiye"deki sandık zannetmeyin diye "Neocon vesayeti" adına racon kestiler.

Demek ki, "Erdoğan"ın üslubu" diye gevelemelerinin gerçek sebebi buydu.

Sayın Erdoğan efendilerine boyun eğmedi, eğmiyordu.

Yanlış anlaşılmasın, reelpolitik savsaklansın veya ilmi siyasete kulak tıkansın demiyorum.

Ayrıca, bin kez yazdım; iktidarların zehri goygoyculuktur; her türlü eleştiri yapılsın.

Ne ki, "Erdoğan"ı bitirme projesi" dolayımında demokrasi, hukuk, liberalizm falan araçsallaştırılmasın.

Arkadan dolanıp kimi Ergenekoncularla işbirliği yapmak; durduk yere cami ile kışla arasında kalmak, "Kürt sorunu" çözüm aşamasına girince de darbelerden dem vurmaya başlamak sıradan bir demokratın bile yapacağı işler değildir

Gezi olaylarında Erdoğan"a "diktatör" diyordunuz, ne oldu?

Katrilyonlarca soygunun yapıldığı 28 Şubat sürecinde tek bir soyguncunun yakasına yapışmayan yargının "yolsuzluk operasyonu" yaptığına nasıl inanacağız?

Ağırlaştırılmış müebbetle yargılanan Çevik Bir"i tahliye ederken, milletvekillerini bırakmayan yargının adaletine nasıl güveneceğiz?

Pardon, "İlhan abi" işkencecilerini affetmişti; sevgili Çandar da andıcçılarını mı affetti, niye gıkını çıkarmıyor?..

Görülmemiş bir ilkesizlikle yan yana geldiler!

Manzarayı umumiye, İstiklal Marşımız"daki "Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar" ifadesinin tastamam karşılığıdır.

Etrafımız hakkında Ahmet Arif gibi "Dört yanım puşt zulası" desek yeridir. Ama direneceğiz, ve kimsenin kuşkusu olmasın kazanacağız.

Hedefleri, Erdoğan"ı bitirerek, "yeniden büyük Türkiye" hamlesini durdurmaktır.

Çanakkale"yi geçilmez yapan atalarımız nasıl direnmişlerse biz de Erdoğan"ın yanında öyle direneceğiz.

Fikrimiz de budur, duamız da!

Çünkü Asım"ın neslinin kadim misyonu budur: "Asım"ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek: / İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek..."

Hocaların hocası, İslam dünyasının yaşayan en büyük birkaç aliminden biri Prof. Hayreddin Karaman"ın dünkü yazısındaki duasına amin diyorum, amin hocam, bin kez amin: "Şimdi de derin yapıların bütün silahlarını üzerine çevirdikleri bir Erdoğanımız var; duam onu ve namuslu çevresini Allah"ın koruması, tavsiyem ise

milletini, mukaddesatını seven herkesin bu korumaya vasıta

ve yardımcı olmasıdır..."

10 yıl önce
Hocam amin, amin, amin...
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî