|
Kılıçdaroğlu"nun günahını aldık!

Lafın gelişi “günahını aldık” diyorum tabii. Yoksa herkesin günahı kendine; yani, herkes kendi günahından sorumludur.

Konumuz bu değil ama yeri gelmişken söyleyelim:

Kimse kimsenin günahını almaz ama sevabından alabilir.

Yanlış hatırlamıyorsam “Riyâzü''s Sâlihîn”de geçen bir hadise göre gıybet yapan, su-i zanda bulunan, velhasıl, kul hakkı yiyenin hasenatından alınır haksızlığa uğratılana verilir.

“Mahkeme-i Kübra” bu; kimsenin hakkı kimsede kalmaz. “Kısa çöp uzun çöpten hakkını alacak” denir ya, o derece.

“İmam Hatip” yahut “İlahiyat” okuyanlar bizden iyi bilirler elbette.

Gerçi mesele bilmekte de değil; ilmiyle amil olmakta!

Mesela, Yeni Şafak''ın dünkü nüshasında, “Her bulduğunu yiyenlere ders olsun” diye manşetten gördüğü bir haber vardı.

“Dünya Supersport Şampiyonası”nda ikinci defa şampiyonluğa ulaşan milli motosikletçi Kenan Sofuoğlu, isim hakkı olarak “İddaa”dan kazandığı 800 bin TL''yi elinin tersiyle itmiş.

Dahası, “Böyle bir paranın varlığıyla ilgilenmiyorum; hayır hasenatta harcansın…” yollu bir açıklamada bulunmuş.

Şu gencecik adamdaki hassasiyete bakın!

İlmiyle amil olmak budur işte.

Zaten kamu malına tamah ettikten sonra allame olsan ne yazar!

Veyl olsun onlara ki, içinde binlerce yetim ve öksüz hakkı bulunan kamu malına tamah ederler.

Vay babam vay; “günahını aldık” lafından girdik, nerelere vardık!

İyisi mi daha fazla dağıtmadan lafın dümenini mevzumuza kıralım.

“Kılıçdaroğlu''nun günahını aldık” diyordum değil mi?

Hayır yahu, “AK Parti''yi tarihe gömecek tek lider!” başlıklı dünkü yazımda hiçbir haksızlık yok.

“Kılıçdaroğlu AKP''nin karşısına değil, başına geçerse ilk seçimde, yani 6 ayda AKP''yi batırır!” şeklinde hülasa edilebilecek o iddianın her daim arkasındayım.

Yani, “günahını almışız” derken bunu kastetmedim.

Bir dediği bir dediğine uymayan, sabah vaat ettiğini akşam unutan siyasi bir lider olarak portresini çizdik ya, onu diyorum.

Gerçi sonuç itibariyle bunda da hiç haksız değiliz.

Lakin bu hal sadece Kılıçdaroğlu''na özgüymüş gibi hep ona yüklendik. CHP''nin mutat rahatsızlıklarını sırf ona özgü sandık.

Halbuki…

Kılıçdaroğlu böyle de, Deniz Baykal, Önder Sav veya taze genel sekreter Süheyl Batum farklı mı sanki!

“Günahına girdik” dediğim bu.

Baykal devrisaadetlerinde hep “blok liste”den yana tavır koymamış mıydı?

Peki şimdi ne diyor?

“Blok liste bloklaşmayı, ayrışmayı, kamplaşmayı, kutuplaşmayı, dışlamayı, giderek de çatışmayı beraberinde getirir…” diyerek “çarşaf liste”yi savunuyor!

Önder Sav tam bir âlem zaten.

Baykal''ın genel başkanlık yaptığı dönemde “blok liste”ye ağzını açmıyordu; ne zaman ki Kılıçdaroğlu''yla yolları ayrıldı “çarşaf liste”den yana olmaya başladı.

Baykal''la yolları tekrar ayrılınca şimdi de “blok liste”ye göz kırpmaya başladı. (Bu yazıyı yazdığım sıradaki son durumu böyleydi.)

Ya taze genel sekreter?

AK Parti''nin yumurta atan öğrencilere karşı tavrını “faşizan” tesmiye ediyordu, küçük bir protesto ile karşılaşınca öğrencileri şappadak “faşist” ilan etti.

Bunlar böyle de kerameti kendinden menkul bilim adamları, köşe yazarları, bilumum Can Ataklı''lar çok mu farklı?

Abbas Güçlü''nün programında ne kadar “çok seslilikten” yana olduklarını gördük işte.

“Körler sağırlar birbirini ağırlar” vaziyetlerini bir öğrenci protesto ederek salonu terk edince, Can Ataklı bin yumurta yemiş kadar oldu ve saçmalamaya başladı.

Bunlar budur işte, bu kadardır!

13 years ago
Kılıçdaroğlu"nun günahını aldık!
Bir Başka Mesele: Truva atını içimize yerleştirdiler
Ahlâk kitapları ve “İslâm Ahlâkının Esasları”
Şimdi gözler Avrupa Birliği’nde…
Çocuğun adı Hanzala
İran, emperyalistlerle mi savaşıyor, Müslümanlarla mı?