|
Yüzyılın en komik dâvâsı

Oktay Ekşi''nin başkanlığını yürüttüğü Basın Konseyi nedir, nerde yaşar, nasıl geçinir; ne yer, ne içer, bilmem.

Yasal dayanaktan yoksun bir ''kurum'' olduğu için de, hangi yasaya istinaden benden ''savunma'' istediğini sormam.

Bir yazımda kullandığım, “Eşeğin (…) su kaçırıp…” ifadesinden duyguları incinen bir okur şikayet etmeseydi, Basın Konseyi sittin sene gündemime girmezdi.

Oldukça şenlikli mevzumuza kürek çekmeden evvel, mezkur ifadedeki sansür parantezine, ilk baştan beri yer verdiğimi belirteyim.

Dünkü yazımda da belirttiğim üzre; eşekler konusunda hassas olduğu anlaşılan okurumuz incinmekle kalmamış, “mağduriyetime mahal kalmaması için gereğini arz ederim” şeklinde bitirdiği şikayet dilekçesiyle, Basın Konseyi''ne başvuruda bulunmuş.

Bu da nesi demeyin. ''Eşeğin (…) su kaçıyor''; duyarlı bir okur mağdur oluyor. Mesele bundan ibaret.

Basın Konseyi de, bu hassas okurun ''mağduriyetini'' gidermek için, Basın Meslek İlkeleri''nin, “Gazeteci görevini, taşıdığı sıfatın saygınlığına gölge düşürebilecek yöntem ve tutumlarla yapmaktan sakınır.” kapsamlı 12''nci maddesi ile “Kişileri ve kuruluşları eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez” içerikli 4''üncü maddesini gerekçe göstererek benden bir ''açıklama'' veya ''savunma'' istiyor.

Yüzyılın “eşek davası”nın kökeni budur.

“Kişileri ve kuruluşları” ifadesini, “eşek” şeklinde okuyabilme maharetine sahip olmayanlar için söz konusu maddelerin konuyla uzaktan yakından akrabalığını kurmak mümkün değildir.

Demek ki; Basın Konseyi''nin nezdinde, malum deyimde başrolde oynayan eşek, bir “eşek kişisi” veya “eşek kurumu” hüviyetine bürünebiliyor.

Halbuki, “Eşeğin (…) su kaçırmak” deyimini, bir şeyi, avuruna zavuruna bakmadan çok abartılı bir şekilde yapmak manasında kullanmıştım. Argodaki karşılığı da üç aşağı beş yukarı budur zaten.

Argo, tadını kaçırmadıktan sonra, dilin tadıdır. Hatta, Hulki Aktunç''un dediği gibi, “dilin gizli örgütüdür.” Bu konuda en güzelini yine Cemil Meriç söylemiştir: “Argo, kanundan kaçanların dili; uydurma dil, tarihten kaçanların...”

Uzun lafın kısası, şikayet konusu olan ''deyim'', Türkiye dahilinde ve haricinde hiçbir ''eşşeğin'' manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif etmiyor. İzmir''den müşteki sıfatıyla Basın Konseyi''ne müracaat eden okurun içi rahat olsun.

Ayrıca, eşeklere su kaçıranlara ben de çok karşıyım. Bana sorarsanız eşekler hortumla yıkanmamalı, kuru temizlemeye verilmelidir.

Öyle anlaşılıyor ki; Basın Konseyi zihniyetine sahip bir Sinema Konseyimiz olmuş olsaydı, “Au Hasard Balthazar” filmini kazara izlemiş bir dallama, “Filmdeki eşeğe çektirilen cefa, duygularımı incittiğinden dolayı mağduriyetimin giderilmesi için gereğinin yapılmasını…” mealinde bir dilekçeyle başvuruda bulunacaktı. Neyse ki, Bresson''un verilmiş sadakası varmış; öldü de kurtuldu.

Basın Konseyi acayip enteresan bir ''kurum''. Ahmet Kekeç kardeşim, “Mini etekli kızı diri diri yaktılar! “ haberinin asparagas olduğunu ispat eden hanımefendinin başvurusunu, “şikayetin yersizliği” hükmüne bağladıklarını daha önce yazmıştı.

Vaktiyle, Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, “Zina meselesine takıldığımız için, yeni TCK''yla ilgilenemedik” demişti.

Eşeklerin münasebetsiz bir yerlerine su kaçırılması mevzusuyla ilgilendiklerine göre, şu sıralar memlekette “takılacakları” mesele kalmamış herhalde.

17 yıl önce
Yüzyılın en komik dâvâsı
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu