|
"Megri megri daye megri!"

Barış süreci ile ilgili "durdu, devam ediyor" veya "sırat köprüsü üstünde" tartışmalarının arasında dün Diyarbakır önemli bir gün yaşadı.

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani karayolu ile Habur"dan girerek Diyarbakır"a geldi ve toplu açılış mitinginde konuştu. Diyarbakır buluşmasının konuya taraf veya karşı olanlar açısından gereğinden fazla abartıldığını düşünüyorum; ama mühimdir.

Barzani"nin Diyarbakır"a gelmesi ne kadar normalse Başbakan Recep Tayyip Erdoğan"ın Telafer"e, Musul"a, Kerkük"e, Erbil"e, Süleymaniye"ye ve Bağdat"a gitmesi o kadar normaldir.

Karşı çıkmak ve abartmak 95 yıl önce dayatılan süreçleri kabullenmektir. 95 yıldır yapay bir şekilde ayrılan insanlar ve coğrafyalar buluşuyor. Bundan daha doğal ne olabilir.

37 yıldır Kürtlerle ilgili düşünceleri resmi ideoloji ile çeliştiği için yurt dışına çıkmak zorunda kalan ünlü sanatçı Şivan Perwer Başbakan"ın davetlisi olarak baba ocağına geri döndü.

"Kardeşlik, bütünleşme, bir ve beraber olmak" çağrısı yaptı Şivan Perwer. Siyasi mesajların yanına yerleştirdiği insani talebi üzerine yüklenen büyük misyonun yanında ayrıntı gibi duruyordu.

İki günlük Diyarbakır seremonisinin insani yönleri beni daha çok etkiledi.

Şivan Perwer "Hasretim, cenazesine dahi gelemediğim annemin mezarını ziyaret etmem halkımla kucaklaşmamdır" diyordu. Esas budur bu toprağa aidiyet.

Ülkede şartlar değişti; yok sayan, ötekileştiren, tek tipleştiren siyasetler sona erdi.

Şivan Perwer, 37 yıl sonra ülkesine geri döndü, bundan daha doğal ne olabilir?

Binlerce yıldır aynı inancı paylaşan, aynı Rabbe yönelen, ortak tarih ve kültüre sahip insanları ayrıştırmak mümkün mü?

Binlerce yıldır birlikte yaşadığımız coğrafyaya sınır çizmek mümkün mü?

Su akar yatağını bulur.

Şivan Perwer Diyarbakır programının içinde toplu açılış programında ve toplu düğün merasiminde bu coğrafyanın yetiştirdiği önemli sanatçılardan İbrahim Tatlıses"le düet yaptı. İki büyük sanatçı birlikte sahne aldılar. "Megri megri daye megri" "ağlama, ağlama anne, ağlama" ile başladılar.

Şivan Perwer ülkeden ayrılma zorunda kalırken; İbrahim Tatlıses burada kaldı ve insanları gitme mecburiyetinde bırakan anlayışa karşı direnmeye çalıştı.

2001"de Suriye ziyareti esnasında Şam"da bir akşam Sultan Abdülhamid döneminde inşa edilen tarihi tren garını ziyaret etmiştim. Garın girişinde güvenliği sağlamak için duran kısa boylu, kara, kuru, çelimsiz ve üniforması kendinden büyük bir asker vardı. Garın içinde bulunan ve restorana dönüştürülmüş olan tarihi Osmanlı treninin yerini sordum.

Bana yeri tarif etti ve sordu: "Türk müsün?"

"Evet" dedim.

Mahcup bir edayla "Yanınızda İbrahim Tatlıses"in kasetleri var mı?" diye sordu.

Büyük bir üzüntü içinde maalesef cevabını vermek zorunda kaldım.

Orta Doğu"da Osmanlı bakiyesi topraklara yaptığım ziyaretlerde çoğu yerde karşılaştığım taleplerin başında İbrahim Tatlıses kasetleri geliyordu. O, Türkiye ile Orta Doğu ülkelerinin ortak kültürünün ifadesiydi ve bu ruhu diri tutuyordu.

Farklı siyasi düşüncelerin tartıştığı, zaman zaman çatıştığı 70"li yılların sonlarına doğru üniversite öğrenciliğimiz döneminde "Ayağında Kundura" türküsüyle ilk kez sesi duyulmuştu İbrahim Tatlıses"in. Ruhi Su, Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Emel Sayın, Cem Karaca, Barış Manço, Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Neşet Ertaş, Rahmi Saltuk, Zülfü Livaneli, Musa Eroğlu, Sadık Gürbüz ve İzzet Altınmeşe… li yıllardı. Kısa bir dönem ilgimizi çekmişti. Bir inşaat işçisiydi. Halk Müziği"ne farklı bir yorum getirmiş, klasik algının dışına taşımış ve zaman zaman arabesk yoruma yaklaştırmıştı.

Kısa zamanda filmlerde anlatıldığı gibi modern hayatın dönüştürdüğü bir örneklik oluşturdu. Fırsatlar ülkesi Türkiye yaklaşımından etkilenerek inişli çıkışlı bir hayat yaşadı. Yaşadığı hayata rağmen müzik tarzı itibariyle ülkemizde çok tartışıldı ve birçok genci etkiledi. O bozkırın tezenesi Neşet Ertaş gibi Anadolu mistizminin izlerini taşımıyordu ama O, Türkiye modernleşmesinin gelenekle kesiştiği noktada Afganistan"dan Mısır"a kadar genelde Osmanlı bakiyesi coğrafyayı etkiledi ve ülkemizle irtibatın sürdürülmesinin temsilcisi oldu.

İki gün önce Şivan Perwer"le yapacağı düet için söylediği "Keşke şartlar eşit olsaydı" sözü yüreğimi acıttı. Keşke şartlar eşit olsaydı sözü neler anlatmıyordu ki. Sağlıklı bir İbrahim Tatlıses ve Şivan Perwer düeti nasıl olurdu kim bilir? İbrahim Tatlıses"in içinde kopan fırtınayı anlıyorum. Yaşadığı hayatı onaylamasam da sanatıyla bu ülkenin misyonunu; barış kurmak ve birlikte olmak istediğimiz coğrafyada dinamik tuttu.

Can bedende durduğu sürece bir sanatçının sanatını sağlıklı icra edememesi tarifsiz bir acıdır. Büyük bir keyifle düetinizi izledim. Üzülme be İbrahim Tatlıses! Siyasiler senin oluşturduğun sevgi ikliminin üzerinden yürüyorlar.

İki gündür süren Diyarbakır programı Türkiye"nin normalleşmede önemli bir adımı sayılmalıdır.

Barış için elini taşın altına koyanlara ve katkı sağlayanlara teşekkür borcumuzdur. Barışı kuranlar tarihe yürüyecektir.

Gelecek, siyasal çıkarlara kurban edilmediği sürece aydınlıktır.

10 yıl önce
"Megri megri daye megri!"
Üçüncü Köprü'nün İnönü'ye uzanan hikâyesi
Ölümüne topa girmek
Seçimi bırak sahaya odaklan
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Sîdî Ukbe Ulucamii Müslüman Batı dünyasındaki dini yapılarının atasıdır