|
Annapurna Devi"nin hikâyesi (2)

Annapurna Devi"nin konser hayâtını daha 1950"li yılların ortalarında; yani daha henüz Ravi Shankar ile evliyken aldığı âni bir kararla sona erdirmiş olduğunu biliyoruz. Bir gece babası Alaauddin Khan ve Tanrıça Shardama"nın resimleri önünde diz çöker ve olağanüstü bir ustalık ve büyüyle çaldığı sitar ve surbaharını bir daha hiç kimseye dinletmemeye yemin eder. Bunun sebebi, müziğinin ister istemez Ravi Shankar"ı bastırması ve kocasının bundan duyduğu rahatsızlıktı. Daha önemlisi, babasını incitmemek ve yuvasını kurtarmak istiyordu.

Annapurna Devi, 1960"lı yıllardan başlayarak, kendisini bütün gücüyle oğlu Shubho ve diğer öğrencilerini yetiştirmeye adar. Shubho ise, sâdece müziğe değil resme karşı da son derecede kâbiliyetli; ama bir o kadar da irâdesiz bir gençtir. Küçükken yakalandığı sindirim rahatsızlıkları uyku bozukluğuna dönüşmüş, ağır sitar tâlimleri, babasızlık ruhsal hayâtını tahrip etmiştir. Eğitimi tamamlanmış değildir. 1980"de, annesinin bütün karşı çıkmalarına rağmen babasıyla anlaşıp Amerika"ya göçer. Gerisi tam bir çöküştür. Amerika"da baba-oğul konserler verirler. Zaman içinde proje söner. Babasından kopan Shubho, Amerikalı eşi ve iki çocuğu ile yapayalnız kalır. Sitarı bırakır; garsonluk yaparak geçimini sağlamaya çalışır. Nihayet 1992"de hayâtını kaybeder.

Mutsuz evliliği, çok sevdiği ve öğretisine derin bir bağlılıkla sâhip çıktığı babasının ve oğlunun kaybı Annapurna Devi"yi hayâttan biraz daha koparır. Güney Bombay"da bir apartmanın altıncı katındaki dâiresine kapanır. Dışarıya çıkmaz. Dış dünya ile yegâne bağı çok severek beslediği güvercinleridir. Hint basınının elinde, eski fotoğrafları dışında hiçbir görüntüsü mevcut değildir. Çok nâdir olarak, o da gerekli gördüğünde basına öğrencileri aracılığı ile demeç vermektedir. Bütün işlerini bizzat kendisinin üstlendiği ve basit bir Hint kadını gibi yaşadığı evine kolay kolay kimseyi kabûl etmez. Telefonlara asla çıkmaz. Kapısının zilinde "Lütfen üç kez çalın. Kapı açılmazsa kartınızı bırakın. İşbirliğiniz için teşekkür ederim" notu asılıdır. Öğrencilerini çok titiz bir şekilde seçmekte; tâlimleri sesiyle yürütmektedir. Hiçbir öğrencisi, 1984"de evlendiği psikoloji profesörü eşi Rooshi Panya hâriç, onun sitarını ya da surbaharını elinde görmüş, dinlemiş değildir. Bunun tek istisnâsı 1985"de Hindistan"ı ziyaret eden ünlü Beatles George Harrison ve keman virtüözü Yehudi Menuhin"in isteği ve o zamanki Başbakanı İndra Gandhi"nin sonu gelmeyen ısrarlarına dayanamayıp özel koşullara bağladığı bir konseri kâbul etmesidir. Bir akrabası rahatsızlanan Menuhin o gün İngiltere"ye dönmek zorunda kalmış; dolayısıyla seneler sonra, sâdece George Harrison tek başına Annapurna"yı dinlemek ayrıcalığına sâhip olmuştur.

Aradan 60 seneden fazla bir zaman geçmiş durumda. Değişen bir şey yok. Annapurna Devi"nin çok düzenli olarak, gecenin ilerleyen saatlerinde, ihtimâl sabaha doğru, sese karşı iyice yalıtılmış özel odasında sitarını ve surbaharını bir ibâdet titizliği ile çaldığı biliniyor. Elimizde ise Annapurna Devi"nin çok sınırlı sayıdaki eski kayıtları mevcuttur. Bu kayıtlar onun büyülü ve ulaşılması neredeyse imkânsız görülen müziğinin ne olduğunu anlatmaya yetiyor. Müşkilpesent Baba bile kızının icrâlarını müzik tanrısı Saraswati"nin beden bulmuş hâli diye yorumlarmış. Alaauddin Khan"ın öğrencilerinden ünlü sitar ustası Amir Khan ise şöyle demektedir: "Baba"nın yüzde 80"i Annapurna"dır. Geri kalanını biz aramızda paylaştık. Beni, Ravi"yi ve Pannalal Ghosh"u bir kefeye; Annapurna"yı öbür kefeye koyun. O hepimizi havada bırakır"...

İşte Annapurna"nın muhtasar hayâtı... Dünyâya rağmen bir dünyâ kurabilmek.. Meraklılarına....

11 yıl önce
Annapurna Devi"nin hikâyesi (2)
İyi Ki Varsınız
Bir Başka Mesele: Neden cinsiyet değiştiriyorlar?
Birliğe çağrı
Adamın adı Filistin
Dünya bu gençlerle güzelleşecek