|
Târih daralıyor, Gezi gâzileri ülkelerine dönüyor

Her ne kadar küresel teknolojinin imkânları çok sayıda kanalı açıyorsa da, bu ülkede yaşayan insanların "dünyâ okuması" halâ seyirlik kalıyor ve beklenen nispette zenginleşmiyor. Ekonomizm, bütün olguları kaba bir şekilde ekonominin yasalarına bağlıyor ve insan irâdesini neredeyse hiçe sayıyor. Siyâsal tartışmalar ise, en idealist dönemlerinden birisini yaşıyor. Ekonomik parametreleri hemen hemen hiç ka"ale almıyor. Bir bakıma ekonomizmi "örtük" olarak destekliyor. Demokrasi, insan hakları, katılım vb kavramlarla taçlanan bir moralizm üzerinden târihsel bir ereksellik (teleoloji) ve ilâhiyat (teoloji) kuruyor. İhtimâl "büyük anlatı yasağı"ndan olmalı; "ekonomi dünyâ" ile "siyâsal dünyâ" arasındaki gelişmeleri bütünlüklü bir okumanın konusu yapacak vasıfta değerlendirmelerden çoğu kez yoksun kalıyoruz.

Küreselleşme ise ağırlıklı olarak bu iki düşünsel yapının-ekonomizm ve siyâsal moralizm- eğreti bir şekilde eklemlenmesinden doğuyor. "Ekonomini dünyâya aç, ekonomik aklın gereklerini îfâ et; bir yandan da demokrasini geliştir" gibi "kes-yapıştır" kokan bir insanlık ödevi zihinlere yükleniyor.

Ekonomi-dünyâ, ağırlıklı olarak merkezden çepere; çok daha sınırlı olarak da çeperden merkeze doğru bir etkileşimlerin dünyâsıdır. Yâni bu etkileşimlerin ne bir dengesi ne de bir adâleti var. Çekirdek kapitalist toplumlardan başlayalım: Demokrasinin "kurumsallaşıp derinleşmesini" ve yukarıda zikrettiğim erekselciliğin ya da ilâhiyatın ileri örüntüleri olarak algılanmasını, son yarım yüzyılın -giderek zayıfladığına da işâret etmeyi ihmâl etmeksizin- bir düzey taşıyıcı kapasitesiyle açıklayabiliriz. Bunların sağlamlılığı tartışmalıdır. 1980"lerdeki yeni-sağ siyâsetlerin; Reegan, Thatcher gibi liderler aracılığıyla, bu dengeye ağır bir darbe vurduğunu; Keynesgil kazanımların nasıl da bir anda berhavâ edildiğini gördük. Onlardan sonra gelen "sol" iktidarlar bu tahribatı gidermek için hiçbir şey yapmadılar. Bu haşin süreç, orta sınıf refah düşlerini toplumsallaştırdıkları köpüklü kapitalizmin fırsatları pazarlanarak atlatıldı. Târihte 50-60 sene çok uzun bir zaman değildir. Ekonomik refah ile demokrasinin el ele vermesi sermâyenin kapsamlı târihinde nâdirattandır. 2008 krizinden başlayarak önümüzdeki çeyrek yüzyıl; merkez kapitalist ülkelerde "demokrasi-refah" arasındaki dengenin sarsılmasına yol açacak gelişmelere gebe. Giderek kronikleşen bir resesyon ve onun doğal sonucu işsizlik, başta AB olmak üzere merkez kapitalist dünyâyı teslim almış durumda. Mutsuz kitleleri "refah-demokrasi" denklemi ne kadar iknâ eder bilmiyoruz. Denklemin yerini "orantısızlık" savaşlarının almasını yadırgamayalım.

Türkiye"nin de içinde bulunduğu yarı-merkez ülkelerde ise durum daha kırılgan gözüküyor. Keynesgil dünyâda (buna reel sosyalizmi de dâhil ediyorum) yarı-merkez ülkeler dâima eksik bir Keynesçilik yürüttü. Bu eksik Keynesçilik; devlet yapılarının şişmesine ve çürümesine yol açtı. O yüzdendir ki; Post-Keynesçilik bir ferahlama olarak algılandı. Öte yandan sermâyenin, Türkiye"nin de aralarında bulunduğu bu ülkelere gelmesi; toparlanan Rusya, dönüşen Pasifik Asya; özellikle de Çin, nihâyet Lâtin Amerika"da; göreli bir büyüme ve refaha, hattâ Güney Kore"de olduğu üzere teknolojik sıçramalara yol açtı. İşler siyâseten; ya Çin"de olduğu gibi otoriter; ya da Türkiye ve Lâtin Amerika"da olduğu gibi; yer yer merkeze de kafa tutabilen popülist çoğunluklar ve karizmatik liderlik yapılarıyla götürüldü. 2008 krizi ve FED"in "alan açma" olarak sunulan son kararı ile ortaya çıkan durum, kırılgan yarı-merkez toplumlarda "alan daralması"na dönüşecek gözüküyor. Mâhut Çin krizinin derinleşmesinden korkuluyor. Hâsılı yarı-merkez toplumları çok zor günler bekliyor.

Önümüzdeki çeyrek yüzyıl, tüm dünyâda burjuva düşlerin çöktüğü, durgunluk ve işsizliğin özellikle de genç nüfuslar îtibârıyla yaygınlaşacağı çetin bir dönem.Türkiye"de ve Brezilya"da yaşanan; çekirdek toplumlara sıçramasını yadırgamamak gereken son toplumsal olayları biraz da buradan görebilmeliyiz. Unutmayalım; Gezi gâzisi ERASMUS öğrencileri ülkelerine geri dönüyor(!).

11 yıl önce
Târih daralıyor, Gezi gâzileri ülkelerine dönüyor
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri