|
Bosna notları

Aliya İzetbegoviç’in kabrine ne zaman yolum düşse, sanki ailemden birini ziyaret etmiş gibi olurum. 9 Haziran Cuma sabahı Saraybosna’ya iner inmez, soluğu yine Kovaçi Şehitliği’nde aldım ve evlatlarının arasında yatan Aliya’nın başucuna gittim. Mezar taşında hiçbir siyasî ve dünyevî unvanın bulunmadığı Aliya’ya Müslümanların selamını söylerken, aklımda o soru vardı: “Bosna dışında Bosna’da olduğundan çok daha fazla tanınan ve sevilen Aliya, acaba buradakiler tarafından ne kadar anlaşıldı?” Sorunun cevabı, tarihe ve coğrafyaya emanet olsun.

Kovaçi’den sonra Başçarşı’nın hercümercine dalarak, cuma namazı için Gazi Hüsrev Bey (Begova) Camii’ne gittik. Saraybosna’nın kalbini teşkil eden bu muhteşem mabet, çarşının tam ortasında, içiyle ve dışıyla soluk alıp veren bir mekândı. Namazdan sonra civardaki kitapçıları gezerken, yıllar önce çocuklar için kaleme aldığım bir kitabın Boşnakça’ya çevrilmiş nüshasıyla karşılaşmak, güzel bir sürpriz oldu. Uzaklardaki kardeşlerime, kendi dillerinde yazılmış bir mektup gibi…

Gazi Hüsrev Bey Camii’nin üzerinde bulunduğu Saraçlar Caddesi’nden -Edirne’yi hatırlayarak- batı istikametine yürüyüp Ferhâdiye Caddesi’ne geçtik. Ferhâdiye Camii’nden itibaren artık Saraybosna’nın “batıya dönük” yüzü başlıyordu. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu hâkimiyeti döneminden kalma mimarî eserler ve insan profilleri, tamamen başka bir şehirde olduğumuzu düşündürüyordu. Yakınlardaki bir otelin teras katından, Saraybosna siluetinin yüzyıllar içinde katman katman nasıl oluştuğunu izledik. Yapıların değişken biçimleri, her şeyi hızlıca izah ediyordu.

Bosna’daki ikinci günümüzde, ülkenin doğusuna doğru yola revan olduk. Yaklaşık iki saatlik bir yolculukla, ilk durağımız Vişegrad’dı. Sokollu Mehmed Paşa tarafından, 1571-1577 arasında Mimar Sinan’a yaptırılan muhteşem Drina Köprüsü’nü seyretmeye ve adımlamaya doyamadık. Ne var ki, Bosna Savaşı (1992-1995) sırasında Müslümanlara bu civarda reva görülen mezalimi hatırlamak, ağzımızın tadını hızla kaçırdı. Vişegrad yakınlarında, savaşta Müslüman kadınlara tecavüz için kullanılan “kaplıca oteli” Vilina Vlas’ı da gördük. Kinimizi diri tutmak adına, seyahat rotamıza burayı kararlı biçimde eklemiştik.

Vişegrad’dan sonra dağ yollarından ve yüksek yaylalardan geçerek Srebrenitsa’ya uzandık. Soykırımda katledilenlerin gömülü bulunduğu Potoçari Şehitliği sakindi. “Onlara ölü demeyin, hepsi diridirler ama siz anlayamazsınız” buyruğu zihnimizde yankılanarak dolaştık kabirlerin arasında. “Suç”ları isimlerinde saklı olan Müslümanların arasında, kaderini onlarınkinden ayırmadan yine onlarla aynı akıbete yürüyen Hırvat Rudolf Hren’in kabri, bir ağacın altında tek başınaydı. Şehitlikte medfûn tek Hristiyan olarak…

Srebrenitsa’ya kadar gelmişken, soykırımda eşini ve iki oğlunu kaybeden, 2018’deki vefatına kadar da onların hatırası için mücadele yürüten Hatice Mehmedoviç’in kabrini ziyaret etmek istiyordum. Ama Bektici köyüne kadar uzanmaya maalesef vakit yetmedi. “Bir dahaki sefere” diye söz vererek ayrıldım Srebrenitsa’dan.

Seyahatimizin son gününde, güneydeki Konyiç-Mostar-Blagay hattına doğru ilerlerken, Haciçi’den saparak, birbirinden hiç ayrılmayan iki dostun kabrini ziyaret için sağanak yağmur altında İgman Dağı’na tırmandık. Nihayet ağaçların arasında, yoldan yüksek bir bahçe içinde bulduk onları: Boşnak Adnan ve Sırp Çedomir. Tıpkı Srebrenitsalı Hırvat Rudolf gibi, Çedomir de kendi dindaşlarının ve ırkdaşlarının zulmüne karşı Müslüman kardeşleriyle bir olmayı seçmiş. Çedomir, 30 Temmuz 1992’de Sırplarla savaşırken öldürülmüş. Adnan da 4 Aralık günü onu takip etmiş. Vasiyetleri uyarınca, Sırplara karşı büyük direnişlere sahne olan İgman’da, yan yana defnedilmiş ikisi de. Şimdi, çamların altında ve derin bir sessizlik içinde kıyamet sabahını bekliyorlar.

Girişte Gazi Hüsrev Bey Camii’nden söz ettim. Caminin bânîsi Gazi Hüsrev Bey, İslâm tarihinde “Müslüman devlet adamı prototipi”nin en dikkate değer örneklerindendir. Cumartesi yazımı bu çok kıymetli İslâm kahramanına, Saraybosna’daki vakıf eserlerine ve onun emekleriyle bir İslâm şehri olarak Saraybosna’nın vücuda gelişine hasredeceğim. Saraybosna’yı Gazi Hüsrev Bey’siz anlamak mümkün değil zira.

#Bosna Hersek
#Aliya İzzetbegoviç
#Gazi Hüsrev Bey
1 yıl önce
Bosna notları
Bir Başka Mesele: Çözülme baba otoritesinin sarsılmasıyla başladı
Ayasofya’da namaz kılma zevki
ABD’nin raporu tutarsızlık abidesi..
Maskeli balo bitti: Gazze, dünyanın Siyonistlerin esareti altında olduğunu ispat etti!
Erdoğan’ı erken finale zorlamak: 2015