|
Destek-köstek


Pazartesi -17 Temmuz- akşamı Rabat ve Tel Aviv’den arka arkaya ve karşılıklı yapılan açıklamalar, İsrail’in şimdiye kadar temkinli yaklaştığı bir meselede artık açıkça tavır almaya karar verdiğini gösteriyordu: Benyamin Netanyahu hükümeti, Fas’ın Batı Sahra bölgesinde on yıllardır sürdürdüğü hak iddiasını resmen tanımış, hatta bunun pratik bir ispatı olarak Batı Sahra’nın fiilî başkenti Dahla’da konsolosluk açma niyetinde olduğunu belirtmişti. İsrail tarafı ayrıca, belirlediği bu yeni pozisyonu Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere bütün uluslararası mahfillere tebliğ edecek, bundan sonraki siyasetini de bu çerçevede yürütecekti.

Fas, en büyük dış politika “takoz”larından birini oluşturan Batı Sahra meselesinde, 2020’de İsrail’le barış anlaşması imzalayarak dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ı yanına çekmeyi başarmış, Beyaz Saray söz konusu anlaşmaya mukabil Batı Sahra’daki Fas egemenliğini resmen tanımıştı. Amerikan siyaseti, o zamana kadar Batı Sahra krizinde tarafsız bir konumda durmayı yeğliyordu. Ancak Trump’ın “tüccar” bir yaklaşımla tarafları birbirine doğru iteklemesi ve hızlıca el sıkıştırması, yeni bir oldubitti ortaya çıkarmıştı. İsrail, şimdi aradan üç yıl geçtikten sonra Trump’ın adımlarını takip ediyor, böylece Fas yönetiminin aldığı siyasal riski kendi lisanıyla ödüllendiriyordu.

Batı Sahra, 1975’te İspanyolların bölgeden çekilmesinden sonra, hızlı bir şekilde Fas ve Moritanya tarafından istila edilmişti. Moritanya bilahare “hakkından” feragat ettiğini açıklasa da, Fas’ın Batı Sahra üzerindeki sahiplik iddiası o tarihten günümüze hâlâ gündemde. Fas siyasî, ekonomik ve askerî yönden Batı Sahra’ya yığınak yapmayı sürdürürken, Cezayir’in açık desteğini alan Polisario Cephesi’nin “bağımsızlık mücadelesi” de eş zamanlı olarak devam ediyor. Fas, Arap Birliği ve Afrika Mağrib Birliği gibi oluşumlara Polisario Cephesi’ni dâhil ettirmemeyi şimdiye dek başardı. Ayrıca, aralarında ABD, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Bahreyn ve Zambiya’nın da bulunduğu 20’den fazla ülkeyi Batı Sahra’ya diplomatik temsilcilikler açmaları için ikna etti. Geçtiğimiz yıl -oldukça şaşırtıcı biçimde- İspanya’yı kendi tarafına çeken Rabat, şimdi İsrail’in açık desteğiyle Batı Sahra konusunda diplomatik bir başarı daha kazanmış görünüyor.

Ancak… İsrail’in gösterdiği yakınlığın ve dostluğun Fas’ın önüne koyduğu fatura giderek ağırlaşıyor. Fas’ın Cezayir’le zaten problemli olan ilişkileri, “İsrail faktörü”nün devreye girmesiyle içinden çıkılmaz hale geliyor. Cezayir bir yandan Fransız etkisini üzerinden atarak yeni bir millî kimlik inşa etmenin mücadelesini verirken, diğer yandan da Filistin meselesinde Arap dünyasında her geçen gün daha aktif bir siyaset takip ediyor. Fas, “Batı Sahra’yla Filistin davasını değişmiş” görünmekten kaçınmaya çalışsa da, bu konudaki eleştirilerden kurtulamıyor. İsrail’in Fas’a verdiği destek, Mağrib coğrafyasında kösteğe dönüşüyor.

Öte yandan, Fas-İsrail ilişkileri elbette Batı Sahra bağlamında kurulan bir işbirliğinden ibaret değil. Resmî rakamlar, 1948’den günümüze 280 binden fazla Yahudi’nin Fas’tan İsrail’e göç ettiğini gösteriyor. Bugün İsrail’de yaşayan Fas kökenli Yahudilerin sayısı bir milyona yaklaşmış durumda. Faslı Yahudiler, kültür ve geleneklerini İsrail’de yoğun biçimde yaşatıyor. Örneğin düğünlerde kadın-erkek hepsi Fas yerel kıyafetlerine bürünüyor, erkekler başlarına kırmızı fesler takıyor, Arapça müzik eşliğinde dans etmekten hiçbiri gocunmuyor. İsrail’de siyaset, din, sanat, kültür ve spor sahalarında ülke çapında şöhrete ulaşan çok sayıda Fas kökenli Yahudi bulunuyor.

Fas cephesinde de Yahudileri birçok sahada aktif şekilde görmek mümkün. Ancak bir isim var ki, Kraliyet nezdindeki yüksek kredisi sebebiyle, Fas Yahudilerinin dünyaya açılmasındaki başrolü ona atfetmek gerekiyor: Andre Azulay. 1941’de, önemli bir Yahudi nüfusu barındıran Suveyra kentinde dünyaya gelen Azulay, Kral II. Hasan (1929-1999) döneminde başladığı başdanışmanlık görevini VI. Muhammed’in saltanatında da sürdürüyor. Andre Azulay’ın, Fransa’da kültür bakanlığı (2016-2017) yapan kızı Audrey Azulay, hâlihazırda UNESCO Genel Direktörü.

Görünen o ki, İsrail-Fas ilişkilerinin birçok boyutunu ve ortaya çıkan neticeleri önümüzdeki süreçte konuşmaya devam edeceğiz.

#politika
#Aktüel
#Siyaset
#Taha Kılınç
10 ay önce
Destek-köstek
Siyasette yumuşama: Mümkün mü?
Genç kimdir?
Başkan Erdoğan soykırım davasının müdahili olarak ABD’ye gidecek mi?
Özgürlüğün otoriterliği karşısında Filistin taraftarı öğrenciler
Gazze ışığında üniversitenin misyonu