|
Bir adam ve bir düzeltme

Karşımdaki kişi resmen bir tarih. Bu yüzyılı, en baştaki bir kaç yıl hariç, bütünüyle yaşamış. Onun oğlu olacak yaştakiler beli bükük dolaşırken, o, 94 yaşının baharında, huzurunu bozup dünyanın dört bir yanına ulaşmaya çalışıyor. Yeni Zelanda doğumlu İngiliz hukukçu John Platts-Mills, kendisinden çok daha genç pek az kişinin sürdürebileceği aktif bir gönüllülüğü bu yaşında yürütüyor. "Bana mısın ?" demeden...

John Platts-Mills, ülkemize, insan hakları ihlâllerini izleyip dünyaya duyurmak üzere gelen heyetlerden birinin üyesi. Onun içinde yer aldığı kuruluş ''Justice International'' adını taşıyor. Bu kuruluş, dünyanın dört bir tarafındaki ülkelerde görülen hak ihlâllerini, yanlışlıkları izliyor. Özel ilgi alanı İslâm Dünyası. Son iki yıl içerisinde Filistin, Malezya, Hindistan ve Mısır''la ilgili gözlemlerde bulunmuş, her ülkeyle ilgili ayrıntılı raporlar yayımlamışlar. Son durakları Türkiye''de gördükleri ilgisizlik heyet üyelerini şaşırtmış...

Oysa şaşırtmamalıydı. Ülkemizde, neredeyse ''cüzzamlı'' muamelesi gören, ''parya'' ile eşdeğer tutulan İslâmî kesime yönelik yanlışlıklar, belli bir kesim tarafından ''insan hakkı ihlâli'' kabul edilmiyor bile. Bir adımlık daha cesaretleri olsa veya içlerindeki bazıları kadar ağızlarını bozabilseler, muhtemelen "Onlar insan değil ki hakları ''insan hakkı'' kapsamına girsin?" diyecekler... Şimdilik bütün yaptıkları, onlara karşı işlenen suçları ''suç'' olarak görmemek, daha doğrusu onların varlığıyla ilgilenmemek...

Üç kişiden oluşan Justice International heyeti, bir anne ile kızlarının da yargılandığı dâvâyı izlemek üzere Malatya''ya gitmişler. Duruşmaya sokmamış mahkeme heyeti onları; "Bu, Türkiye''nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalara aykırı" dedi İngiltere''de avukatlık yapan heyet üyesi A. M. Azhar. 94 yaşındaki Platts-Mills ise, "Nice yere gittik, mahkeme kapısından çevrildiğimiz hiç olmadı" dedi bana. Ardından düzenledikleri Malatya''daki basın toplantısına ise, Yeni Şafak ve bir kaç gazete dışında medya organları yer vermemiş... "Halbuki ne çok muhabir gelmişti bizi dinlemeye" dedi kuruluşun başkanı da olan hukukçu Sayyed Mohyeddeen...

Bu insanların Türkiye''den İngiltere''ye ve oradan dünyaya taşıyacakları izlenim çok önemli. Kuruluşun uluslararası arenada dikkatli bir izleyicisi var. Yayınladıkları raporlarda ilk elden edindikleri izlenimleri aktardıkları için İngiliz medyası seslerine kulak veriyor. Dahası, aralarındaki yaşlı hukukçu İngiltere''de bir efsane; bir ara milletvekilliği yaptığı için politikacılar arasında da yakınları bulunuyor. O konumdaki bir insan, o kadar uzun yıl yaşayınca, her köşede bir tanıdığı olması doğal. Kaldı ki, bazılarının Türkiye''ye gelip gittiğini bilmek bile istemediği o yaşlı kişi, pek az hukukçuya verilen bir unvanın sahibi İngiltere''de. SILK denilen bu unvanı yanındakiler kulağa fısıldarken bile ne anlama geldiğini saygılı bir dille ifade etmekteydiler...

Justice International''in Türkiye''ye gelişi, bir yabancı insan hakları heyetinin din özgürlüğü ve eğitim özgürlüğü konusunda yaşananları tespit etme girişimi olması bakımından önemli. Başka heyetler geldi gitti, bazıları din özgürlüğü alanında yaşanan sıkıntıları da kayda geçirdi, ama ilk kez bir yabancı heyet sırf bu alandaki ihlâlleri yerinde görmeye geldi. Bu arada çok kişiyle de konuştu.

Bazen kendimi yaşlı hissediyorum ya, karşımdaki neredeyse benim bir misli yaşımdaki saygın hukukçuya ve hiçbir karşılık beklemeksizin gönüllü olarak dünyayı dolaşmasına bakarak o hissimden rahatsız oldum. İnsanın kaç yıl yaşadığı önemli değil, önemli olan o hayatı nasıl yaşadığı... Bazılarının işi, bu bakımdan da çok zor...

Bir düzeltme: Geçen hafta (11 Ekim 1999 tarihinde) bu sütunda çıkan ''Zırh'' başlıklı Kulis''te ilgi uyandıran bir paragraf yer aldı. Sözüne güvendiğim bir işadamının anlattığı bir olaydı bu. Yıllardır Almanya''da çalışan bir gurbetçi, depremi duyar duymaz, bankada yatan bütün tasarrufunu çekerek satın aldığı çadırları İstanbul''a kadar getirmiş, ancak oradan öteye götürememişti. İşadamı, "O çadırlar, şimdi Adapazarı''nda Rotary Çadırkent''e dönüştürüldü" demişti bana.

Rotary Kulübü kendilerini ilgilendiren konuya açıklık getirdi. Tevfik Sayek ve Ömer Çağlar''ın gönderdiği mesajlardan sonra Ali Akıncı''dan ayrıntılı bir açıklama ve bir fatura geldi. Bu açıklamaya göre, Rotary Çadırkent''te kurulu bulunan 96 adet çadır, İki As adlı bir firma tarafından imal edilmiş ve bunun için firmaya 24 milyarın üzerinde para ödenmiş... Aynı açıklamada, çadırkenti kuran Rotary Kulübü''nün, orada barınanlar için sosyal bir bölüm de oluşturduğu, 800 - 1000 kişiye üç öğün sıcak yemek sağladığı ayrıntısı da yer alıyor. Çadırlarda, kış için, izolasyon ve ısıtma sistemleri de tamamlanmış...

Dünkü Hürriyet''te, Mümtaz Soysal, işadamı dostumun aktardığına benzer bir olayı Japonya ile ilgili olarak anlatıyor. Japonya''dan gönderilen çadırlar belli bir yere teslim edilmiş, ama ondan sonra hepsi birden sırra kadem basmışlar. Ara ara bulunamıyormuş... Öyle sanıyorum ki, güvenilir işadamının bana anlattığı olayın özü doğru, çadırların nereye gittiği ayrıntısı ise yanlış. Konunun arkasındayım. T.K.


25 yıl önce
Bir adam ve bir düzeltme
Ekonomik kalkınmada nitelikli işgücünün rolü
Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’nin kamu personeline yansıması (2)
Türkiye’yi devşirme kurtarıcılardan kurtarma mücadelesi…(3)
Devletsizlik ve ulussuzluk
Yasa ve toplumsal meşruiyet: 28 Şubat