|
Bölücü bir devlet kitabı

Dev hacimli kitaba nasıl da büyük bir iştahla sarılmıştım, tahmin edemezsiniz. Beş ciltlik eserden bilmediğim bir çok şeyi öğreneceğimi umuyordum. ''Sunu'' başlıklı önsözün üçüncü sayfasına geldiğimde ilk sarsıntıyı yaşadım. Ondan sonra okuduğum her sayfa rahatsızlığımı katladı.

En iyisi, beş ciltlik kitabın, yazar tarafından kaleme alınmış ''sunu'' bölümünün üçüncü sayfasındaki beni sarsan satırları aynen aktarmak: "Anadolu''ya sonradan gelen uluslara baktığımızda, bunların çoğunun bir uygarlığın taşıyıcısı olmaktan çok, yıkıcısı, yokedicisi durumunda olduklarını görürüz. Özellikle ortaçağda gerek Doğu''dan, gerek Batı''dan gelen bütün akınlar yıkıcı olmuştur. İslâmlar, Moğollar, Haçlılar, Türkler bulduklarını yıkıp yoketmişlerdir. Bunlar arasında Selçuklular kendi alanlarında ilk yerleşici, yapıcı niteliği taşıyan topluluktur. Onların ardından gelenlerin hepsi yıkıcı olmuştur."

Bu paragrafta geçen "İslâmlar" ve "Türkler" gibi sözcükleri ''yıkıcı'' ve ''yokedici'' gibi sıfatlarla birarada görenlerin, benim gibi dehşete düşerek kitabın kapağına bir kez daha bakma ihtiyacı duyacaklarına eminim; "Yoksa bu okuduğum önyargılı bir yabancı yazarın kitabının tercümesi mi?" merakıyla... Ancak, bu satırlar Türk ve Müslüman ismi taşıyan bir yazara ait: İsmail Özmen. Cilt kapağına konulan bilgiden, İsmail Özmen''in, halen Yargıtay 17. Hukuk Dairesi üyesi olarak görev yaptığını da öğreniyoruz.

Elimdeki kitabın ''bilimselliği''ni daha iyi anlayasınız diye, yine aynı bölümden, divan şiiri ile ilgili satırları aktarayım: "Yürüdüğü tarih çizgisinin bilincine varamayan divan şâiri kendi kendini bilme, anlama bilincinden de yoksundur. Divan şiiri sorunsuzdur, belli bir gelişim çizgisi üzerinde bilinçli olarak yürümez; kısaca kokusu, dokusu, oyası değişiktir, özü yok denecek değin azdır, koftur, boştur, yaratıcılıktan çok çok uzaklardadır, ''mazmunların'', ''terkiplerin'' tutsağıdır. (..) Divan şiirinde ozanın söyledikleri ile yaptıkları arasında bağlantı kurmak çok güçtür. (..) Divan şiirinde samimiyet çok azdır, içtenlikli, belli bir iç kompozisyonu, yapısı olan şiir divan şiirinde az bulunur, kopuk kopuktur, hepsi de durgundur."

Ne kadar bilimsel bir divan şiiri tahlili değil mi? Abdülbakıy Gölpınarlı''nın bereket çok kısa sürmüş bir döneminde yazdığı "Divan Şiiri Beyanındadır" kitabındaki yanlışlıklar çoğaltılmış bu satırlarda. 700 yıllık bir medeniyetin ürünü, Yargıtay üyesi yazar tarafından, birkaç kalem darbesiyle yerle bir edilmiş görünüyor. Aslında, İsmail Özmen, kitabındaki "Cumhuriyet dönemine değin uzanan yaklaşık bin yıllık karanlık dönem" cümlesiyle, yerle yeksan ettiği tarih dilimini biraz daha uzatıyor. Tabii bu arada ansiklopedilerin övdüğü Yusuf Has Hacib''in Kutadgu Bilig''i Özmen''in kaleminde "Cami hocası nasihatnamesi" oluyor, Nizamülmülk''ün ''Siyasetnamesi'' de "Şeriatçı nasihatname"...

Kendi kültürüne "Ucuz teneke parçası gibi" diyebilen bir zihniyet kitaba yansıyor. Şöyle diyor bir yerde: "7. yüzyıl köleci - tüccar - talancı Arap toplumunun değerlerinin ''Tanrı sözü'' olduğunu öne sürerek çağımızın sorunlarını, problemlerini bunlarla çözmeye kalkışırsanız sadece düğüm üstüne düğüm atmış olursunuz, bunu bilesiniz." Yargıtay üyesi sıfatını taşıyor bu satırların yazarı.

"İslâm ve Türk tarihini tahrif, İslâm''ın kutsal kitabının ''Tanrı sözü'' olduğunu inkâr eden, kültürümüzün temel unsurlarına ters bakan o hep bildik kitaplardan biri işte..." diyemeyeceğiniz önemli özellikleri var bu kitabın. Bir kere herbiri 600 sayfaya yakın tam beş ciltten oluşuyor. Bir başka özelliği de, Sünnilik ve Alevilik gibi tehlikeli bir suda dolaşıyor yazar. Çok daha önemlisi ise, bu kitap, Kültür Bakanlığı tarafından yayımlanmış bulunuyor...

İsmail Özmen''in "Alevi Bektaşi Şiirleri Antolojisi" adını taşıyan kitabı, sanki bu kavramlar arasında çatışma varmış ve Sünniliğe karşı Aleviliği, Divan edebiyatına karşı Alevi-Bektaşi şiirlerini savunmak gerekirmiş gibi bir edayla yazılmış. Bin yıllık Türk tarihini içerdiği İslâmî öğeler yüzünden yerin dibine batırırken, sanki bunun karşıtıymış gibi, Alevi-Bektaşi geleneğini yüceltiyor yazar. Bölücü bir zihniyetin eseri bu kitap. Bölücü zihniyet, "Osmanlı bu kadar kötü, Bektaşilik de bu denli iyi ise, Osmanlı''nın belkemiği Yeniçeriler Bektaşi değil miydi?" sorusuyla karşılaşacağını bildiği için tarihi kendi kafasına göre yazıyor.

"Bence" diyor Yargıtay üyesi yazar, "Üç beş miyop yazarın belirttiğine karşın, gerçekte Yeniçerilerin Bektaşiliği de göstermeliktir." Delil ne? "Yeniçerilerin 500 yıllık tarihleri boyunca Bektaşi ozanı, düşünürü çıkartmamış olması..." Özmen, tarihimizi altüst edecek iddiası için bunu ''kesin kanıt'' olarak gördüğünü söylüyor... İsmail Özmen, Yargıtay''da önüne gelen dâvâlara da böyle yaklaşıyorsa yandık demektir...

Kültür Bakanlığı titiz bir kitap yayıncısıdır ve öyle olmak zorundadır; ancak bu kitap o titizliği yansıtmıyor. Bir kitap için ''tehlikeli'' sıfatını kullanacağımı düşünmezdim, ama Sünni-Alevi konusunda taraf tuttuğu için, tam anlamıyla ''bölücü'' bir kitap bu. İsmail Özmen zihniyetinde bir insanı üyesi olarak barındıran Yargıtay''ın ve milyarlarca liraya mâl olmuş kitabı yayımlayan Kültür Bakanlığı''nın, Türkleri "Uygarlık yıkıcısı ve yokedicisi" olarak tanımlayan bu ''bölücü'' kitapla ilgili olarak ne gibi bir işlem yapacaklarını doğrusu merak ediyorum.

25 yıl önce
Bölücü bir devlet kitabı
“İnsan Yayınevi/ni özlüyor”
Sosyal çürüme yazıları 9: Keriz silkeleme cumhuriyeti
“Tektif”
Tasarruf eğilimini mi artıracağız, tüketim eğilimini mi düşüreceğiz?
Bu bir isyan yazısıdır: İslâm ülkeleri demeyin gayrı…