|
Daldan dala, oradan Güneş"e
Bazen öyle olur; daha önce zihninin kıvrımlarında taşıdığın bir fikir kırıntısı, gördüğün veya okuduğun bir şeyle birdenbire öne atılır. Dün benim için öyle bir gündü; İlter Türkmen''in ''Kriz içinde kriz''
nı okurken (Hürriyet), birdenbire, "Evrake, evrake" diye ortaya atılıverdim.

Benden önce bu sözleri sarf eden kişi Antik Çağ bilimcilerinden Arşimed''ti, hatırlayacaksınız… Suyun kaldırma gücünü mü, yoksa kaldıraçla dünyayı yerinden oynatacağını mı keşfetmişti, şimdi unuttum, Arşimed de aynı feryadı koparmıştı…

İlter Türkmen klasik diplomat kuşağının temsilcilerindendir. 12 Eylül sonrasındaki askerî hükümette dışişleri bakanlığı koltuğuna oturtulmuştu. Kişiliği sebebiyle benim hiç anlamadığım politik tavırlardan birini sergilemişti o koltukta otururken; Türkiye''nin İsrail ile diplomatik ilişkisini en aşağıya -maslahatgüzar düzeyine- indirivermişti.

Neyse konumuz bu değil.

Okuduğum yazısında, İlter Türkmen, Kuzey Irak konusunda yaşanan yönetim krizini de gözden geçiriyor. Geçmişte benzer ortamlarda sorunların kapalı kapılar ardında tartışılıp mutlaka bir uzlaşmaya varıldığını belirttikten sonra, "Çok kere devrin cumhurbaşkanı -sorunun çözümünde- kilit rol oynardı" diyor ve ekliyor: "Ne yazık ki bugünkü cumhurbaşkanımız arabulucu veya kolaylaştırıcı bir misyon üstlenmeyi aklından bile geçirmiyor."

Beni düşündüren bu tespit oldu. Anayasa, cumhurbaşkanına, ''devlet kurumları arasında uyumu sağlama'' görevini de biçmiş. Aslında bizde cumhurbaşkanının aşırı yetkilerle donatılmış olmasının sebebi de bu: Devlet organları arasında uyumu sağlamak… Ahmet Necdet Sezer, cumhurbaşkanı sıfatıyla, kendisine verilmiş yetkileri fazlasıyla kullanıyor, buna karşılık anayasada öngörülmüş esas görevini yerine getirmiyor. Neden acaba?

Türkiye''nin şu son birkaç ay içerisinde yaşadığı altüst oluşları büyük çapta iki pir-i fâniye borçlu olduğumuzu daha önce yazmıştım. Biri Süleyman Demirel bu yaşlı yol göstericilerin, diğeri de İlhan Selçuk… Her ikisi de 80''li yaşlarda yol alıyor… Biri politikadaki tanıdıkları, diğeri de akademik alanda ve medyada ağzına bakanlar aracılığıyla gelişmeleri ustaca yönlendirdi. İleride ''27 Nisan armağanları'' dağıtılırsa, en üst düzey nişanın Demirel-Selçuk ikilisine verilmesi için çaba göstereceğim.

İlhan Selçuk''un bu süre içerisinde en sık görüştüğü kişinin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer olduğunu biliyor musunuz? Yüzyüze görüşmeler de oldu, ama İlhan Bey''in etrafından işitildiğine göre, sık kullanılan görüşme yöntemi telefondu. Ortak tanıdıklar da ilişkileri pekiştirmede aracılık yaptılar.

Milletvekili aday listelerine göz atarken CHP''de merakım bir isim üzerinde yoğunlaştı. Hayır, Cumhurbaşkanı Sezer''in damadı Mustafa Kemal Kısacıklıoğlu''nun nereden kaçıncı sıra adayı olduğunu merak etmedim, onu nasıl olsa seçilecek bir yerden aday gösterirdi Deniz Baykal (Nitekim, Ankara 2. bölge 6. sırada yer alıyor Kısacıklıoğlu). "Nereden aday?" merakına kapıldığım isim Hasan Fehmi Güneş''ti.

Kimse pek fark etmedi, ancak Ahmet Necdet Sezer''in cumhurbaşkanı seçildikten sonra neredeyse her gün görüştüğü kişidir Hasan Fehmi Bey. Sanıyorum sınıf arkadaşlığı var aralarında; ayrıca bu dönemde frekans birlikteliğine sahip olduklarını da keşfettiler. Ahmet Sezer ile H. Fehmi Güneş''in de aralarında bulunduğu Ankara Hukuk Fakültesi dönemi, yakın zamana kadar hukuk bürokrasisine egemendi. Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi gibi yüksek yargı organlarında başkan, başsavcı, daire başkanı gibi sorumluluklar şimdilerde hemen hepsi emekli olmuş dönem arkadaşlarınca işgal ediliyordu.

H. Fehmi Güneş, Çankaya Köşkü sınırları dışına pek çıkmayan Cumhurbaşkanı Sezer ile dış dünya arasındaki en önemli iletişim aracıydı bütün süre boyunca.

CHP, Necla Arat ve Nur Serter gibi miting düzenleyicileri ile Sezer''in damadı M. Kemal Kısacıklıoğlu yanında H. Fehmi Güneş''i de seçilecek bir yerden aday (İstanbul 2. bölge 8. sıra) yaparak kadir kıymet bildiğini göstermiş oldu.

Bugünleri yazacaklar sonuç almada hayli etkili olmuş bu tür ilişkileri ıskalamazlar umarım: Kimler kimlerle kimin aracılığıyla irtibat kurdular; önemli kararlarda hangi kişinin kim aracılığıyla gönderdiği mesaj kimin üzerinde etkili oldu? Solda birleşmeyi sancısız tamamlattıranlar Erkan Mumcu ile Mehmet Ağar''ı Meclis dışı bırakabilecek son manevrayı neden tercih ettiler?

Biliyor musunuz, bilmem: 12 Eylül öncesinin Maraş ve Tokat olayları, Abdi İpekçi cinayeti, hatta Susurluk, Hasan Fehmi Güneş konuşmaya karar vermeden, bütün boyutlarıyla öğrenilemez.

İlter Türkmen, sağ olsun, bunları düşünmemi sağladı.

17 yıl önce
Daldan dala, oradan Güneş"e
Eleştiri"nin dayanılmaz hafifliği
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı