|
İsmailağa"da cinayet (1)

İsmailağa Cemaati mensupları arasında Agatha Christie romanları tiryakisi var mıdır acaba? Hiç sanmıyorum. Herhangi bir cemaat mensubunun, bırakın Dame Agatha''yı, bu yazımı okuyacağından bile kuşkuluyum. Eğer bir okurum olsaydı aralarında, “Hercule Poirot''un gri beyin hücrelerine veya yaşlı Bn. Marple''ın sâkin gücüne ihtiyacınız var” derdim, o da maksadımı hemen anlardı.

Agatha Christie (1890-1976) eserleri 2 milyar adetten fazla satan dünyanın en ünlü dedektif romanları yazarıdır. Vaktiyle Osmanlı İmparatorluğu topraklarını teşkil eden coğrafyayı mekân olarak kullanan eserleri de vardır; Irak''ta, Mısır''da, Balkanlar''da da geçer Agatha romanları... Düz hayatının en çılgın günlerini de kaldığı Pera Palas Oteli''nden 11 günlüğüne kayıplara karıştığı İstanbul''da yaşar Agatha Christie. Kimbilir kaç kez ayrı ayrı ekipler tarafından beyaz perdeye aktarılan, çatısı İstanbul''da çatılmış ''Şark Ekspresinde Cinayet'' (Murder on the Orient Express) romanı, trenin İstanbul''a ulaşmasından bir gece önce işlenen bir cinayet üzerine oturur...

Şark Ekspresi''nin kardan yol bulamadığı gece Amerikalı milyoner Ratchett kompartımanında bir çok yerinden aldığı bıçak darbeleriyle öldürülür. Onu öldürme sebebi ve fırsatı bulunan yolcu sayısı hiç de az değildir. Ancak hangisi? Hercule Poirot bu çok karmaşık cinayeti çözmekte hayli zorlanır, ama gri beyin hücreleri böyle durumlar için vardır zaten: Cinayet, vaktiyle yolları Ratchett ile kesişmiş 12 ayrı kişinin ortak eylemidir...

Cinayetin her zaman tek bir kişi veya ilk akla gelen kişiler tarafından işlenmesi gerekmediğini hepimize düşündürür Şark Ekspresi romanı...

''Rahibin Evinde Cinayet'' (The Murder at the Vickarage) Bn. Marple''ın devreye girmesiyle çözülen bir gizemde kaleme alınmıştır. Kasaba rahibinin bile “Bu herif geberse de kurtulsak” dediği biri rahibin evinde ölü bulunur. Bütün kasaba halkı şüphelidir, iki ayrı kişi cinayeti üstlenir de. Ancak, Bn. Marple, câninin başka bir yerde aranması gerektiğini düşünecek kadar açık zihinlidir.

“Camide cinayet işlendi” haberini ilk okuduğumda cinayetin bu denli karmaşık olduğunu düşünmemiştim. Özellikle dün başlayan yayın bombardımanından itibaren başka bir şey düşünemez oldum. Gri beyin hücreleri... Cinayeti işleyeni izini şaşırtmaya çalışanda arama derin kuşkusu... Yardımınızla bir roman bile yazabilirim.

Hayatınızda üzerinize bıçak alarak camiye gittiğiniz oldu mu? Benim aklımın ucundan bile geçmez böyle bir şey. Peki ya, önünüzde cinayet işlense, sevdiğiniz biri öldürülse, ilk yapacağınız iş câniyi öldürmek mi olur? Tam tersine, kalabalıkta bile işlense öyle bir cinayet, birileri kâtili öldürmeye kalkışırsa onu durdurmaya çalışırım; cinayetin neden işlendiğini öğrenebileyim diye... Ya cinayeti işleyenler başkalarının vücudunu da ortadan kaldırmayı düşünüyorlarsa; adam yakalanmazsa bunu nereden öğrenebilirim?

İsmailağa Camii''nde işlenen cinayette ilk dikkatimi çeken nokta cinayet mahalli oldu. Neden camide de, dışarıda bir yerde değil? Dışarıda işlenmiş olsaydı cinayet, şimdilerde medyanın kopardığı gürültü çıkabilir miydi? Sevilen bir hocanın öldürülmesi de toz kaldırırdı elbette, ama tozlar çok geçmeden yatışırdı. Cinayeti planlayanların derdinin hocanın vücudunu ortadan kaldırmak olmadığına kalıbımı basarım.

Linç olayı da gizemin anahtarlarından biri. Cinayet ânını gözlerimle görür gibi oluyorum. Kâtili camiye gönderenler onun işini bitirmek için de başka birini/birilerini ayarlamış olmalılar. Elindeki bıçağı hocanın bağrına batırır batırmaz, birisi “Kâtil hocamızı öldürdü” diye bağırmış, bir başkası da derhal herifin üzerine çullanmış olmalı. Adamın kafasını minbere çarparken kendisine yardım eden birisi daha olabilir.

Cemaat bu yazımı okuyacak olsaydı, kendilerine şu aklı verirdim: Cemaat içinde ilk bağıran kimdi? Adamın üzerine ilk kim çullandı? Öldürünceye kadar kafasını taşa çarpan/lar kimdi? Bu soruların cevapları olayın gizemini çözmekte işe yarayabilir...

Kimilerine göre, cinayetin sebebi, cemaatin bir sonraki liderinin kim olacağı üzerine yaşanan çekişme... Bu tür yorumları okurken güleyim mi ağlayayım mı, bilemiyorum. Kanlı bıçaklı hale getirilmiş bir cemaatin liderliği kime hayır getirir ki? Aklı başında hiçbir insan, herhangi bir maddi beklentiyle, böylesine şeni bir eyleme kalkışmaz.

Ama böyle işlere meraklı birileri her yerde olduğu gibi bizde de vardır. Öyle olduğu içindir ki, bir İngiliz kadın yazarın kaleme aldığı cinayet romanları büyük bir keyifle okunuyor dünyanın dört bir tarafında. Entrikalar da evrenseldir çünkü...

18 yıl önce
İsmailağa"da cinayet (1)
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu