|
Kalemin aczi

Bazen öyle olur; iddiasız bir yazım bayağı ses getirir de yeri göğü inleteceğini sandığım yazıdan tek bir tepki almam. Ancak, pazar günü Kulis''te çıkan "Bölücü bir devlet kitabı" yazımın, Yeni Şafak birinci sayfadan kullandığı halde, gördüğü ilgisizlik beni bile şaşırttı. Bir Yargıtay üyesinin imzasını taşıyan, kültür bakanlığı tarafından milyarlar sarfıyla yayımlanan kitapta, bu toprakları vatan ve insanlarını millet yapan değerlere alenen, yakışıksız ve bilime aykırı yönlerden saldırılması herkesi ayağa kaldırır sanmıştım. Kimse küçük parmağını bile kıpırdatmadı.

"Anadolu''ya sonradan gelen uluslara baktığımızda, bunların çoğunun bir uygarlığın taşıyıcısı olmaktan çok, yıkıcısı, yokedicisi durumunda olduklarını görürüz. Özellikle ortaçağda gerek Doğu''dan, gerek Batı''dan gelen bütün akınlar yıkıcı olmuştur. İslâmlar, Moğollar, Haçlılar, Türkler bulduklarını yıkıp yoketmişlerdir. Bunlar arasında Selçuklular kendi alanlarında ilk yerleşici, yapıcı niteliği taşıyan topluluktur. Onların ardından gelenlerin hepsi yıkıcı olmuştur."

Yukarıdaki satırları bir daha okuyun. Yargıtay 17. hukuk dairesi üyesi sıfatını taşıyan İsmail Özmen''in, kültür bakanlığı tarafından yayımlanan "Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi" adlı beş ciltlik kitabının giriş bölümünde yer alıyor bu satırlar... Yargıtay üyesi, Selçukluları bir kenara ayırıp "Anadolu''ya sonradan gelen uluslar" genel başlığı altında topladığı bütün topluluklar için, ''yıkıcı'' ve ''yok edici'' sıfatlarını kullanıyor. "Bunlar hangi uluslar acaba? Yoksa?" sorusunu akla düşürmemek için, ''uygarlık taşıyıcısı olmamak'', ''yıkıcı ve yok edici olmak'' ile suçladığı insan topluluklarını adlarıyla da anıyor: İslâmlar... Türkler...

Selçukluları ayırmasına bakmayın; İsmail Özmen, kitabının başka bölümlerinde, Büyük Selçuklu Devleti için de kulağa hoş gelmeyen sözler sarf ediyor.

1980 öncesinde, CHP''nin Kültür Bakanlığı döneminde, Dimitri Kantemir''in Osmanlı tarihi ile ilgili bir kitabı yayımlanmıştı; o kitabın içinde de benzer değerlendirmeler vardı. Dönemin kültür bakanı, "Bir yanlışlık oldu" diye özür dileme inceliği göstermişti, kitaba gelen eleştiriler üzerine. Bu defa, nitelikli bir aydın sandığımız İstemihan Talay, kendi yayımladığı kitapta ileri sürülen tezleri paylaşır gibi davranıyor ve susuyor...

Haklı ve bilimsel görüşler olsa, emin olun, hoş gelmese bile, her fikrin özgürce ifadesi çerçevesinde, İsmail Özmen''in görüşlerine de sesimi çıkarmam. Ancak, eserleri hâlâ ayakta duran büyük bir uygarlık kurmayı başarmış, dünyanın takdirle andığı insan topluluklarını haksız yere suçlamak gayretime dokunuyor. Yukarıda alıntıladığım türden bir yaklaşımı İslâm''a ve Türklere reva görecek, gözü dönmüşler dışında, Batılı bile çıkmaz. Hiçbir namuslu bilim adamı, ne kadar önyargılı olursa olsun, "İslâm uygarlık düşmanıdır" veya "Türkler tarih boyunca yıkıcı ve yok edici olmaktan başka bir şey yapmamışlardır" diye yazmaz...

Ama bizde, hem de Yargıtay üyesi bir hukukçu, bu bilimsel olmayan görüşlerini, devlet parasıyla bastırılan kitabında, rahatlıkla ifade edebiliyor.

İslâm''a yönelik saldırılara alışığız. Özellikle son yıllarda, hangi odakların yönlendirmesiyle olduğunu bildiğimiz bir çok iddia, saldırı üslubuyla kitaplaştırılıyor. Kaldı ki, yazan kendi parasıyla yayımladığı veya yazdıklarına para yatıracak birilerini bulduğu sürece o tür kitaplara pek fazla itiraz etmem. Fakat, ödediğimiz vergilerle kendimize küfreden kitaplar yayımlanmasına isyan etmek geliyor içimden...

Şu satırları da beraberce okuyalım: "7. yüzyıl köleci - tüccar - talancı Arap toplumunun değerlerinin ''Tanrı sözü'' olduğunu öne sürerek çağımızın sorunlarını, problemlerini bunlarla çözmeye kalkışırsanız sadece düğüm üstüne düğüm atmış olursunuz, bunu bilesiniz." Bu satırlarda ifadesini bulan, İslâm''ı ilahî kaynaklı görmeyen, Kur''anı ''Tanrı sözü'' saymayan oryantalist görüştür; ancak bir Yargıtay üyesinin devlet parasıyla bu görüşü dayatmasının kabul edilir tarafı yok...

Acaba kültür bakanı İstemihan Talay da bu satırlarda ifadesini bulan görüşleri paylaşıyor mu? Ya da, Yargıtay üyesi İsmail Özmen''in, aynı kitapta, kendi kültüründen "Ucuz teneke parçası gibi" cümlesiyle söz etmesi İstemihan Bey''i rahatsız etmiyor mu? Eğer Türk kültürü gerçekten ''ucuz teneke parçası'' gibi ise, böyle bir kültürün korunması ve savunulması için bir bakanlık kurulmasına, başına İstemihan Talay gibi bir bakan atanmasına ne gerek var?

Türkiye''de hemen her kavram birilerinin mülkiyetinde. Sözgelimi ''bölücülük'' konusunda başkalarından daha hassas bir çevre var. ''Milliyetçilik'' ve ''Türk kültürü'' gibi kavramlar bazı partilerin mensupları üzerinde daha büyük etki yapıyor. ''Din'' ve ''İslâm'' gibi kavramlar ele alındığında bir-iki parti ve bir kesim başkalarından daha fazla kulak kabartıyor... Ancak, Sünnilere karşı Alevileri tutarak ''bölücülük'' yapan, Türk kültüründen "Ucuz teneke parçası gibi" diye söz eden, "Kur''an Tanrı sözü değildir" anlamı taşıyan cümleleri bulunan bir kitap hiçbir çevreden tepki çekmiyor... Kitabı yayımlayan bakanlık, yazarın üyesi olduğu Yargıtay da olayı duymazdan geliyorlar...

Kalem ne kadar âciz, görüyorsunuz? Öldük de helvamızı dağıtan yok...

25 yıl önce
Kalemin aczi
Yeni Anayasa
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…