|
Pop sosyolog şerefine

Bir dostum, “Senin yüzünden yakın zamana kadar kendisinden ''pop sosyolog'' diye söz ediliyordu grubun medya organlarının koridorlarında, şimdilerde yer gök ''Hayali Küçük Veli'' diye inliyor” dedi.

Hiç değilse bu benim günahım değil.

Hürriyet''in yayın yönetmeninden ''pop sosyolog'' diye söz etmem yalnızca ilgisinin önemsiz ayrıntılarla sınırlı kalmasından değildi, teorisini yaptığı konunun uygulanmasını da kendi sorumluluğunda görüyor ismi lâzım olmayan arkadaş... Tam bir ''pop sosyolog'' hali...

Bir süredir iktidarla barış yapmak için basit bir teklifi olduğunu biliyoruz: Başbakan Tayyip Erdoğan İstanbul''da bir balıkçı lokantasına gitmeli ve içine portakal suyu doldurulmuş kadehini yan masadakilere doğru kaldırmalıymış... Neden portakal suyu? İçki içmiyor ya Tayyip Bey, vişne suyu olsa kadehinde şarap sananlar çıkarmış, ayran koysa rakı sanılırmış...

Bütün istediği balıkçı lokantasına gitmesi Ak Parti liderinin ve kadeh kaldırması... Bu kadar basit. Bunu yaptığı taktirde ''lâiklik karşıtı odak'' olmaktan kurtarma sözü verir gibi yapıyor... Dün de gittiği yerlerde kendisi gibi düşünen insanların Başbakan Erdoğan''ın bu basit jesti yerine getirmesi gerektiğine inandığını kendisine aktardıklarını
. Bir çok kişi yolda durdurup bu konudaki fikrini söylemiş...

Bazı dostlarımın insanların içine çıkabildiğinden kuşku duyduğu pop sosyologun bilimsel gözlemlerini nasıl yaptığını da bu vesileyle öğrenmiş oldum: İnsanlar ona gelip fikirlerini aktarıyorlar. ''Kendini azınlık hisseden, iyi eğitim almış, Batı''ya açık, ekonomiyi ayakta tutan kesimlerinden insanlar''... Bunlar Başbakan Erdoğan''dan sahici bir ''Merhaba'' bekliyormuş...

Anladığım kadarıyla, kendisini bu insanların sözcüsü olarak görüyor pop sosyolog ve ''uzlaşma'' için en basit bir jesti yeterli buluyor: Kadeh kaldırma jesti...

Bir balıkçı lokantasında etrafta yemek yiyenlere doğru kadeh kaldırmaktan daha ötesini yaptı halbuki Başbakan Erdoğan; partisinin kapısını onlara da açtı, kendilerini ''azınlık'' hissetmesinler diye hemen her önemli karar öncesinde onların da fikirlerini alma gayreti içine girdi. O tiplerin en bilinen isimleriyle kimbilir kaç kez buluştu, birlikte yemek yedi.

Başbakanın onlara dönüp “Merhaba” demekten çok daha öte işler yaptığını siyaseti yakından takip eden herkes biliyor. Meramı kadeh kaldırmaysa onu da yaptığını -oradaydım- kendi gözlerimle gördüm: İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth onuruna Çankaya Köşkü''nde verilen davette ana masada en görünür yerde oturuyordu Başbakan Erdoğan; sıra İngilizler''in ''toast'' dediği olaya geldiğinde, herkesle birlikte o da ayakta kadeh kaldırdı.

Çankaya Köşkü''ne davetli değildi, oradaki kadeh kaldırma olayını kendi gözleriyle görmemiş, gazetesinde çıkan
de okumamıştır diyelim. İyi de, amiral gemisinin kaptanı Tayyip Erdoğan''ın TÜSİAD heyetiyle veya TÜSİAD''ın öndegelenleriyle ne zaman istedilerse biraraya geldiğini bilmez mi? Kendisi de TÜSİAD üyesi, bilir elbette.

Bence küçücük bir jest peşinde o; daha önce bunların yapıldığını bildiği için şimdi de yapılabileceğinden emin olduğu bir jestin... Sadece bu jestin o istedi diye yapıldığının çevresi tarafından bilinmesini istiyor, o kadar...

O istemiş, Başbakan Erdoğan da isteğini yerine getirmiş olacak...

Ya da, aslında bir mahzur teşkil etmeyen içi portakal dolu bir bardağı bir lokantanın müşterilerine doğru kaldırmayı, Başbakan Erdoğan o istedi diye yapmazsa, fikir alış-verişinde bulunduğu kişilere dönüp “Gördünüz mü?” diye sormayı da hesap ediyor olabilir...

İzmir''in Kahramanlar semtinde büyümüş biri için Beyaz Türkler''in sözcüsü seçilmek ilginç bir durum. Beyaz Türkler diye bilinen onun deyimiyle ''Kendini azınlık hisseden, iyi eğitim almış, Batı''ya açık, ekonomiyi ayakta tutan kesimlerinden insanlar''ın sözcü ve aracı olarak onu seçmeleri daha da ilginç. En ilginç ihtimal ise, kimse kendisine böyle bir rol biçmemişken, onun arabuluculuk görevini kendiliğinden üstlenmiş olmasıdır.

Bunların hangisi doğru acaba?

Bir dostum, “İzam ediyorsun” tepkisini verdi bana. “Adamın bütün istediği varlığının farkına varıldığının kayıtlara geçmesi... Son Dolmabahçe buluşmasından aldığı cesaretle elde ettiğinden tam emin olamadığı yakınlığı bir sonraki aşamaya taşımak istiyor. Bunun için de kendiliğinden arabuluculuk misyonuna soyunmuş görünüyor. Beklediği jest basit: Tayyip Erdoğan''ın onun konuğu olarak bir lokantaya gitmesi... Son yazısını oku, orada ''Kadeh kaldırma sembolik jesti ağır geliyorsa, sadece o mekânlarda bulunmak bile yeterli'' diyor.”

İşte buna “Şerefe” derim ben.

il y a 16 ans
Pop sosyolog şerefine
Kara dinlilerle milletin savaşı
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit