|
Yağdır Mevlâm su!..

Siz bir ülkede ''kuraklık bakanı'' atandığını hiç işittiniz mi? İşitmek ne demek, İngiltere''de bulunduğum dönemde, İşçi Partili James Callaghan hükümetinde bu unvanı taşıyan bir bakan vardı: Denis Howell... Kuraklıktan kıvranan ülkede, canla başla, millete nasıl su tasarrufu yapılacağını anlatıp duruyordu adam...

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş''la son zamanlarda sıkça biraraya gelme fırsatım oluyor. Herkes gibi ben de İstanbul''un ''su'' sorunu üzerine bombardımana tâbi tutuyorum Kadir Bey''i... Yağmurun bardaktan boşanırcasına yağdığı günün akşamı “Sevinmek için erken” dedi Kadir Topbaş. İki gündür sürekli yağan yağmurların İstanbul''a su olarak dönme değeri, sıkı durun, yalnızca 10 günlük rahatlamaymış... “Yarın da böyle yağarsa bir 7-8 gün daha” dedi. Ertesi gün yağmur yağmadı.

Kuraklık tehlikesini düşünüp su tasarrufu nutukları dinleyerek geçirdik yazı; belediyeler görünür her yere astıkları duyurularla hane sâkinlerini israftan kaçınmaya dâvet edip durdular. Traş olurken dikkatli olmanın, çamaşırın en ekonomik nasıl yıkanabileceğinin yöntemlerini o sayede öğrendik. “Beklediğimizin altında gerçekleşti su tasarrufu” dedi Kadir Bey...

İnsanoğlu başına gelenlerin bir tek kendisine dokunduğunu sanıyor ve geçmişte yaşananları unutuyor.

1976-1977 döneminde İngiltere''de 250 yıl aradan sonra yaşanan müthiş kuraklığı Allah düşmanımın başına vermesin. Bir keresinde, İngilizlerin milli sporu kriket maçında, yağan şiddetli yağmur yüzünden oyun 15 dakika kesilince, tribünleri dolduranlar ayağa fırlayıp o kadar süre boyunca alkış tutmuşlardı. Başka zaman olsa protesto ederlerdi, kuraklık döneminde 15 dakika süren bulut geçişini alkışlama ihtiyacı duydu İngilizler...

Evlerde günlerce su akmadığını, su ihtiyacının sokaklara ortak kullanım amacıyla kurulan geçici musluklardan karşılanması için yerel yönetimlerin kolları sıvadığını hatırlıyorum. Yorkshire ile Doğu Anglia''da bu yapılmıştı sözgelimi; Plymouth''da her 20 evin yararlanması için bir musluk devreye sokulmuştu.

İngiltere''yi bilenler bu anlattıklarıma şaşıyorlardır. Kapalı havası, günler ve günler boyu yağan yağmurlarıyla meşhurdur İngiltere; bulutların arasından hafif bir güneş baş gösterdi mi, insanlar hemen parklara koşar ve tenlerini sıcağın keyfine bırakırlar. Yağmur yağdığından sokağa çıkmak istemez, evde kalıp uyumayı yeğlersiniz...

Öyle bir ülkede aylarca yağmur yağmayınca insanlar “Kıyamet mi kopuyor?” demeye başlar, doğal olarak...

Şimdilerde İngiltere''ye gidin hemen bütün araçları biraz önce yıkanmış gibi görürsünüz; oysa 1970''lerin ikinci yarısında tertemiz araçla sefere çıkanlara ters ters bakılırdı. Hatırlamak için başvurduğum kaynaklar açıkça yazıyor zaten: O günlerde ''kirli, pis araç'' yurtseverliğin nişanesi sayılıyordu. Evlerde el yıkamakta kullanılan su tuvalet yıkamak için saklanırdı. Banyo yaparken kullanılan su akıtılmaz, o suyla sonradan bahçe sulanırdı.

Zavallı ''kuraklık bakanı'' Howell, görevini iyi yaptığını ispatlamak için, bir gün gazetecileri evine çağırmış ve kendi icadı olan ''taharet'' mekanizmasını göstermişti: İhtiyacını giderdikten sonra su yerine tuğla kullanmak... Biraz daha az su sarf etmek için topluca banyo yapma tavsiyesinde de bulunmuştu Denis Howell...

Ben oradayken kuraklığın etkileri yavaş yavaş geçmekteydi, ancak bir yıl öncenin uygulamaları o günlerde bile konuşuluyordu insanlar arasında. Surrey''de yaşayan kadınlar su yutmasıyla bilinen çimleri kafaya takmışlardı meselâ ve çevrelerindeki golf kulübü ne zaman çimlere su püskürtmeye kalksa, nöbetçi bıraktıkları kadın diğer hemcinslerini haberdar ediyor, üyeleri duyarsız kulübün binasını hep birlikte basıyorlardı. Su bulunamadığından orman yangınlarının söndürülemediği bir ülkede spor için çim sulanmasına göz açtırılır mıydı?

İngiltere''de o dönemde yerel yönetimler su borusu amblemli mavi araçları sokaklarda dolaştırıyor, duyarsız davrananlara cezayı basıyorlardı. Hem de ne ceza: Bugünün değeriyle 1,5 milyar TL...

Yağmurlar doğru dürüst yağmıyor, ama çoğumuz suları gürül gürül akan evlerimizde ülkemizin ciddi bir kuraklık döneminden geçtiğini fark bile etmiyoruz. Oysa, 2004 ekim ayından 2006 sonuna kadar az yağmur alınca, İngiltere''de yine ''kuraklık alarmı'' verildi ve geniş tedbirler alındı. Yeniden ''kuraklık bakanı'' atanmasına bile ramak kaldı.

İngiltere ile Türkiye arasında ne kadar fark var, görüyorsunuz. Belediye Başkanı Kadir Topbaş, “Su kıtlığı konusunu bizler de ciddiye almalıyız” dedi bana.

Kendi hesabıma, ben, musluğu açıp kapatırken daha dikkatli olmaya başladım.

17 yıl önce
Yağdır Mevlâm su!..
Kamu yönetiminde bölüşüm sorunu ve çözüm yöntemi
Başıboş köpek sorunu nasıl çözülür?
Gazze yanarken Hac ve Umre
Fiîlî işgalden zihnî işgale kapitalizmin insanı ve hakikati yok ediş serüveni… 
Yeni anayasa tartışmaları ve siyasetin normalleşmesi