Zenginlik ve fakirliğin tek ölçüsü cüzdan değildir.
Bir milletin dili kullanma biçimi ile kelime sayısının az veya çok olması da iyi bir ölçüdür.
Sosyal medya iyi bir
oldu, sayesinde dilimizin de dini anlayışımızın da ne durumda olduğunu gördük.
Ramazan bayramında
olduğumuzu hep beraber hatırlayalım istedim;
Tarihten günümüze kalan zengin ama huysuz ve aksi bir adam cariye satın almak için
gitmiş.
Kendisine çok güzel bir cariye göstermişler.
Adam beğenmiş. Fakat cariye güldüğü zaman çirkin dişleri göze çarpıyormuş.
Zengin adam kararsızlığa düşünce o esnada yanında bulunan
akıl vermiş:
-Efendim bu cariyeyi kaçırmayın. Nasıl olsa devlet hanenizde ona gülmek nasip olmaz!
*
Osmanlıların ünlü hattatı
'in (1775-1849) abartma huyu varmış.
Bir gün boğazın büyük konaklarından birinde sohbet esnasında Yesarizade Efendi, “Bende bir dürbün var, bebek sahilindeki konağımdan baktığımda karşı sahilde oturan
pencere önünde okuduğu Kuran-ı Kerim'i çok rahat okuyabiliyorum” demiş.
Meclistekilerden bazılar bunu gerçek sanmış. Fakat Yesarizade'nin palavracılığını bilen biri dayanamamış; Söylediği doğrudur, karşı sahilde dürbünle okuduğunu söylediği Kur'an-ı Kerim'de,
anlamında bir ayet de bulunmaktadır.
*
Vatan şairi
(1840-1888) yazı ve konuşmalarında Osmanlı'nın durumunu anlatırken sürekli,
ifadesini kullanıyormuş.
Bu ifadeyi eleştiren bazıları şaire şöyle sataşmışlar; Yıllardır, “ İmparatorluk can çekişiyor” diye yazıp söylüyorsun ama hala ayakta duruyor ve yıkılacak gibi görünmüyor.
Namık Kemal itiraz edenlere şöyle cevap vermiş: Benim dediğim
can çekişmesi değil, koskoca imparatorluğun can çekişmesidir. 600 yıllık imparatorluğun can çekişmesi herhalde yarım yüzyıl sürer.
*
19. yüzyıl alim ve şairlerinden
, devrinin en nüktedan kişilerinden biriymiş.
Dönemin devlet adamlarından
ile tanışıklığı olan Hasırcızade Mehmet, paşayla görüştüğü bir gün gözü onun parmağındaki yüzüğe takılmış.
Fuat Paşa sormuş:
-Taşına mı bakıyorsun.
-Evet Paşam.
-Elmastır.
-Ne faydası var, yani ne getirir.
-Yüzük taşı ne getirecek Mehmet Ağa.
-Benim de babamdan kalma iki taşım var. Senede yüz altın getirir.
-Yaa ne taşı bunlar.
-Değirmen taşı paşam.
*
bir gün yeni Müslüman olmuş yoksul bir gayrımüslim için yardım istemişler.
Mehmet Ağa da o zamanın en değerli parası olan iki tane
altını yardımda bulunmuş.
Fakat arkasından bir nükte savurmadan da edememiş; Müslüman oldu bir kafir, şehit oldu iki Gazi.
*
Şair Eşref İzmir'in kazalarından birinde kaymakam iken
, o kazaya teftişe gelmiş.
Vali kazaya geldiğinde kaymakam şair Eşref bir eşeğin sırtında bir yere gidiyormuş.
Eşref'i o halde gören Kamil Paşa Eşref'e takılmış;
-Aman dikkat et Eşref, eşek seni düşürmesin!.
Eşref cevap vermiş:
*
Şair Eşref üst üste iki kaymakamlık maaşını alamayınca Vali Kamil paşanın huzuruna çıkıp durumu arz etmiş.
Kamil paşa defterdara maaşların hemen verilmesini emretmiş lakin defterdar valinin emrine rağmen iki aylığın birini vermemiş.
Eşref tekrar valinin huzuruna çıkınca Kamil paşa Eşref'i azarlar gibi; “Maaşların ödenmesi için emir verdim daha ne istiyorsun” demiş.
Eşref cevap vermiş: Efendim,
vermiyor.
*
zamanında dinsizliği ile tanınan ve böyle tanınmasından da gocunmayan biriymiş.
Şair yazar devlet adamı
(1870-1927) bir gün Bab-ı Âli yokuşunda rastladığı tanıdığına nereye gittiğini sormuş.
Tanıdığı, “Abdullah Cevdet'e çıkıyorum” deyince, kızmış ve söylenmiş: Ona çıkılmaz, inilir; çünkü o alçağın biridir!
*
İki gözü de görmeyen bir dostu bir gün
sormuş:
-Memleketin vaziyetini nasıl görüyorsun.
Neyzen'in cevabı:
.
*
çok zengin ama çok da cimri olan birinin yalısından çıkarken gören bir tanıdığı laf atmış: Hadi yine iyisiniz, köşeyi döndünüz.
Neyzen cevap vermiş:
*
Hayırlı bayramlar…