|
Ak Parti"yi yeni keşfedenler

Dünkü yazımda belirttiğim gibi birileri “şeriat mı geliyor” korkusu yayarak Ak Parti''yi köşeye sıkıştırmaya çalışıyor, kendini ispata zorluyor.

“Laik olduğunu ispat et”, “rejimle sorunun olmadığını ispat et”, “Türklükle sorunun olmadığını ispat et” vs…

İspata zorlayanlar kim? Meşruiyetini halktan almayan ve siyaseti tanzim etmeye çalışan seçkinci zevat. Yani Ak Parti''nin siyasal rakipleri…

Ak Parti ile siyasal alanda rekabet edemeyip, topu dar alana sıkıştırıp yeni bir meşruiyet sınavı tesis eden ve kendilerine merkezi bir rol biçen bazı zevat.

İspata davet edilen kim? 4,5 yıldır bu ülkede hükümet eden, Türkiye''nin son 15 yılında bir şekilde yerel veya merkezi idarede söz sahibi olan siyasetçiler…

Eğer bir kadro bu kadar zamanda ortaya koyduklarıyla kendini ispat edemediyse ya da bunca zamanda yapılanlar fikir verici değilse ortada bir terslik var demektir.

Bugün bir ispat zorunluluğu vardır, o da birilerinin demokrat olduğunu, sivil siyaseti istediğini, halk egemenliğine inandığını ve evrensel hak-özgürlüklerden yana olduğunu ispat etme zorunluluğudur.

Türkiye''de sistemi kilitleyenler çağdaş dünyanın parametreleriyle, evrensel değerlerle, milli iradeyle problemli olanlardır.

Türkiye''de bir rejim sıkıntısı vardır, ancak sıkıntıda olan laik rejim değil, demokratik rejimdir.

Bugün test edilmesi gereken, siyasetçilerin sivil ve demokratik bir anlayışa bağlı olup olmadığı, kurumların ise evrensel hukuk normları ve çağdaş dünyanın gidişatına uygun davranıp davranamadığıdır.

Bir emekli büyükelçinin dün Sabah''taki sözlerine bakılırsa Ak Parti, sistemin temel direklerine, cumhurbaşkanlığına, anayasaya dokunmamalı, ekonomiyle falan ilgilenmeliymiş.

İşte sorun tam da buradadır. Türkiye''de milli irade belli bir alan içine hapsedilerek, egemenlik başka birilerinin iradesine ipoteklenmek istenmektedir.

Eğer milli iradenin tezahürü olan sivil-demokratik siyaset cumhurbaşkanlığıyla ilgilenmeyecek, anayasal değişikliklerle uğraşmayacaksa orada demokrasi olur mu?

Bunun karşılığı seçkinci, dayatmacı, totaliter bir anlayış değil midir?

“Siz milletin çöpünü toplayın, yolunu evini yapın, elektriğini suyunu götürün, ama kültür politikanız olmasın, toplumsal konularla ilgili politikalar üretmeyin, yüksek siyasetle uğraşmayın.”

Bunun adı milletle alay etmektir.

Bunun adı devletle milleti karşı karşıya getirmek, Türkiye''yi üçüncü sınıf ülke gibi göstermektir.

Çok önemli anayasal değişiklikler yapan, Türkiye''yi çağdaş dünyaya hiç olmadığı kadar yaklaştıran, uluslararası itibarını önemli oranda artıran bir partiye 5 yıl sonra “varoluşsal” bir itiraz getirmek, her şeyiyle ortada olan bir partiyi yeni ispatlara davet etmek, tek kelimeyle gülünçtür.

Demokrasiye gölge düşüreceksiniz, hukuku esnete esnete sistemi allak bullak edeceksiniz, sürekli korku ve kaygı pompalayacaksınız, üstüne bir de kalkıp siyasal rakiplerinizi yeni ispatlara davet edeceksiniz.

Varoluşsal bir sıkıntı ve bir meşruiyet problemi varsa o da birilerini ispata davet edenlerdedir.

17 yıl önce
Ak Parti"yi yeni keşfedenler
‘Mutlaka döneceğiz’ ya da Nekbe’dir yaramızın adı
O güne geri dönmek
‘İletişim aklı’
Bir sen bir ben bir de aile
Deprem gerçeği, ekonomi güvenliği ve TOBB Genel Kurulu’ndan yansıyanlar