|
Suçluluk, azınlık ve sömürgeci psikolojisi

Hiç bir toplumun yaşayamayacağı travmatik ama traji-komik bir tecrübe yaşıyoruz. Ezberci, beyni donmuş, sloganlarla nefes alıp verebilen, ama ülkedeki gerçek güç aygıtlarına hâkim olan azman bir küçük azınlık, görünüşte başörtüsü meselesinden ötürü, toplumu fena hâlde terörize ediyor ve ülkede inanılmaz bir terör havası estiriyor.

Türkiye, kamplara bölünmeye çalışılıyor; kaos çığırtkanlığı yapılıyor; zorla ve zoraki olarak: Birileri, Türkiye''nin rahat nefes almasını istemiyor besbelli.

Başörtüsü meselesinden ötürü, toplum inanılmaz şekillerde aşağılanıyor, hırpalanıyor, itilip kakılıyor ve şeytanlaştırılıyor. Başörtüsünün adı bile değiştirildi, zorla. “Başörtüsü değil, türban bu, türban!” diye haykırıldı kaşlar çatılarak. İnanılmaz bir “türban dayatması” yapıldı. Tam bir “türban terörü” estiriliyor. Başörtüsü, bir kurşunmuş gibi sunuluyor.

Bunun adı, zorbalıktır; faşizmdir; ilkelliktir. Ben, kafama giydiğim şeye, ne ad veriyorsam odur. “Hayır, kafana taktığın şeyin ne olduğuna sen karar veremezsin, onun adı, bu değil, şudur” diye dayatmak, tam bir yerli sömürgeci davranışıdır, üstelik de hiç bir sömürgecinin yapmaya bile cesaret edemeyeceği bir ilkellik ve dayatmadır bu.

Başörtülüler, bu kadar aşağılanmayı, itilip kakılmayı, hırpalanmayı hakedecek ne yaptılar, söyler misiniz Allah aşkına? Başörtülüler dediğimiz “kesim”, öyle küçük bir “kesim” filan da değil ki. Toplumun % 70 küsur gibi kahir ekseriyetini oluşturan bir “kesim” bu. Yani toplumun ta kendisi. Toplumun omurgası.

Benim kafamı karıştıran soru şu: Toplumu bu kadar iten, kakan, aşağılayan, kaos, kamplaşma, bölünme kışkırtıcılığı yapan insanlar kimler? Onlar da bu ülkenin vatandaşları elbette. Ama, bu ülkeyi babalarının malı gibi gören, bu ülkenin diğer vatandaşları gibi hareket etmeyen, diğer vatandaşların her kitlesel hareketini, her siyasî talebini, her kültürel kaygısını, her sosyal meselesini kendileri için tehdit olarak niteleyen, ürkütücü bulan, korkutucu sayan tuhaf yurttaşları bunlar.

Ama bu vatandaşlar, öyle sıradan vatandaşlar filan değiller. Ülkenin medyasına, ekonomisine, gerçek iktidar aygıtlarına, kısacası ülkeyi yöneten ve yönlendiren araçlara bunlar hâkimler, bunlar çeki düzen veriyorlar.

İyi de kim bunlar? Müslüman bir ülkenin, müslümanlığın tek yaygın din olduğu bir ülkenin halkının sosyal talebini, siyasî talebini, kültürel talebini “dincilik, irtica” diye yaftalayarak aşağılayan bir ülkenin küçük bir seçkinler gettosu, neden İslâm denilince tüyleri diken diken olur acaba; neden Osmanlı denilince, aklına gericilik, ortaçağ özlemciliği gelir acaba, neden başörtüsü denilince, sadece başörtüsünü anlamaz da başörtüsünün sembolize ettiği İslâm''ın siyasî, kültürel, entellektüel, sosyal dinamiklerini anlar acaba? Ve sonra da, başörtüsüne karşı söylem geliştirirken, bütün bu dinamiklere kurşun sıkmaya başlar; bunlar bizi “ortaçağ karanlığı”na götürmek istiyor diye içi boş, kof, kakafonik nutuklar atar ve ardından da neden kaos tehditleri ve korku paranoyaları üretir acaba?

Bunun tek nedeni var: Bu ülkede, adına sadece kendisini meşru kılmak için “Beyaz Türkler” denen kişilerin çoğunun esas itibariyle Türk olmaması, dolayısıyla kahir ekseriyenin İslâm''dan nefret etmesi, bu toplumun İslâm''la ilişkilerini siyaseten, entellektüel olarak, kültürel olarak, düşünsel olarak, toplumsal olarak koparmaya çalışan bir “şebeke”nin çocuğu olmasıdır. Bu “şebeke”, bu ülkenin İslâmî yörüngesini tersine çevirmek, medeniyet iddiasını yok etmek gibi büyük bir suç işlemiş, böylelikle Batılılarla suç ortaklığı yapmış, o yüzden de, İslâm ve toplum korkusu iliklerine kadar işleyen gayr-ı Türk ve İslâm''la savaşmayı tek derdi haline getiren “gayr-ı müslim” veya zihnen devşirilmiş bir “şebeke”dir.

Türkiye''nin, İslâm''la ilgili en küçük sembolik bir olayda bile bu kadar gerilmesinin, karıştırılmasının temel nedeni, esas itibariyle gayr-i Türk ve gayr-i müslim küçük bir şebeke''nin Türkiye''ye çeki düzen veriyor olmasının neden olduğu azınlık, suçluluk ve yerli sömürgeci psikolojisi''nin ve bu psikolojinin sahiplerinin, ülkeye çeki düzen verme mücadelesinden vazgeçmeye hâlâ niyetli bile olmamasıdır.

16 yıl önce
Suçluluk, azınlık ve sömürgeci psikolojisi
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri