|
Seçim sistemlerimiz ve yüzde elli bir

İlk Osmanlı Anayasası’nın (Kanun-i Esası) ilan edildiği 1876 yılından beri seçimlere gidiyoruz. Kesintilere uğramış olsa da yüz kırk iki yıllık bir seçme ve seçilme deneyimimiz var. Anayasal sisteme geçtiğimiz bir buçuk asra yakın bu sürede, siyasi hayatımızda pek çok seçim deneyiminin yanı sıra önemli dönüşümlere de şahit olduk.


Birinci Meşrutiyet, II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerindeki farklı uygulamaları karşılaştırdığımızda, Pazar günü yapılacak seçimlerin bizi demokrasiye en fazla yakınlaştıran seçimler olduğu gerçeğini görürüz. Bu hükmü seçime katılan taraflar adına değil, geçmişten günümüze yapılan uygulamalara bakarak veriyoruz.

İLK SEÇİM DENEYİMLERİ

1876 yılında Midhat Paşa başkanlığındaki komisyon eliyle hazırlanan ve II. Abdülhamid tarafından yürürlüğe konulan ilk anayasa ile iki meclisli (Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Ayan) sisteme geçiş öngörülmüştü. Anayasada seçimlere dair hüküm olmasına rağmen bir seçim kanunu yapılmamış ve Bakanlar Kurulunun geçici bir talimatnamesi ile her elli bin kişi için bir milletvekilinin seçilmesi yöntemi belirlenmişti. Anayasada ve seçim için hazırlanan geçici talimatnamede yer almamış olsa da, iki dereceli seçim sistemi benimsemişti: Buna göre önce ilk seçmenler (muntehib-i evvel) ikinci seçmenleri (muntehib-i sâni) seçecek; ikinciler de milletvekillerini seçeceklerdi. Nitekim bu yöntem ile oluşan ilk Meclisimiz geçici bir seçim kanunu (İntihab-i Mebusan Kanun-i Muvakkatı) hazırlamıştı. Ancak sözkonusu kanun onaylanmadan Meclis kapatılmıştı.

1908’de II. Meşrutiyet’in ilanı akabinde, iki dereceli eski geçici seçim kanunu derhal onaylanarak seçimlere gidilmiştir. Bu dönemde henüz resmen açılmış partiler olmasa da seçime farklı grupların girmesiyle tarihimizin ilk çok partili seçim deneyimi yaşanmıştır. Parti olmasa da grup olarak en örgütlü yapı İttihatçılar olduğundan Meclis de onların iradesine göre şekillenmiştir. Meclis’e İttihatçı grup arasından gelenlerin pek çoğu aslında İttihatçı değildi. Bu yapı zaman içinde partileşmeyi ve Mecliste yeni grupları doğurmuştur. İmparatorluk gölgesindeki bu ilk deneyimler, 1918 yılına kadar devam etmiş ve bu süreç, Türkiye seçim geleneğinin laboratuvarı olmuştur.

Büyük Millet Meclisi için 1920 yılında yapılan seçimler de bu deneyim ışığında ve hatta geçmiş seçimlerden kalan ikinci seçmenler eliyle yapılmıştır. 1923 yılında yeniden seçime giden Türkiye, -eski kanuna göre- iki dereceli basit çoğunluk ile ülkeyi meclis yönetiminden bugünkü Cumhuriyete taşıyan II. Meclisi kurmuştur. Fakat seçim meselesi bu tarihten sonra Türkiye için hayati bir önem arz etmeye başlayacaktır. Zira artık seçimler, sadece meclisin oluşmasını değil, meclisin iradesi ile Cumhurbaşkanını da belirlediğinden daha büyük bir önem kazanacaktır. Bu yüzden 1923’ten günümüze milli iradeyi meclise yansıtmak adına pek çok yöntem denenecek ama bir türlü seçim istikrarı sağlanamayacaktır.

Cumhuriyetin erken devrinden itibaren siyasi hayatımıza bir karabasan gibi egemen olan tek parti dönemi, seçimi sadece kendi meşruiyetini sağlamak için kullanmıştır. Özellikle çok partili hayata geçiş uygulamasını sonlandıran ve 1929 yılına kadar sürdürülen takrir-i sükûn (sıkıyönetim) uygulaması, seçim kanununda yeni bir değişikliğin yapılmasına imkan vermemiştir. Sıkıyönetim kanunun kaldırılması ve yeniden çok partili sistem arayışlarının ardından 1934 yılında Gazı Mustafa Kemal’in talebiyle çıkarılan bir yasa ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilirken; garip bir şekilde on sekiz olan seçmen yaşı 22’ye çıkarılmıştır.

AÇIK OY, GİZLİ TASNİF SİSTEMİ VE DARBELER

Tek partili dönemin son seçimi, 1943 yılında, 4320 sayılı seçim kanunuyla yapıldı. Ancak 1946 yılında çok partili hayata geçmeden önce hükümet, yeni bir seçim kanunu çıkarmak zorunda kaldı. 4918 sayılı yeni kanun, iki dereceli seçimi kaldırıp çoğunluk sistemine geçmeyi öngörüyordu. Bu kanun, görünüşte daha demokratik bir sistemi benimsemesine rağmen; seçimde, “açık oy, gizli tasnif” gibi şeffaf olmayan bir uygulamayla eski sistemin de gerisine giderek çok partili hayata geçişi anlamsız kılmıştır. Nitekim 1950 seçimlerine giderken Meclis, muhalefetin baskısı ile tekrar bir seçim kanunu çıkaracaktır. Buna göre ‘tek dereceli, gizli oy ve açık tasnif’ kabul edilecek ve o seçimde Demokrat Parti iktidara gelecektir. Demokrasiye ilk ciddi geçiş deneyimleri olan 1954 ve 57 seçimleri de bu sistem ile yapılacaktır.

Demokrasi girişimlerini kesintiye uğratan 1960 askeri darbesi sonrası yapılan ihtilal anayasası ile yeniden iki meclisli bir yapı kurulmuştur. Çıkarılan yeni seçim kanununda, “çevre barajlı, nisbî temsil” benimsenerek, milletvekili sayısı da 450 olarak sabitlenmiştir. Ancak bu sistem ile de tatmin olunmadığından, 1965 seçimlerinde, hesaplaması oldukça karmaşık olan “milli bakiye seçim sistemine” geçilmiştir.

1980 askeri darbesine kadar yapılan bütün seçimlerde zaman zaman bu iki sistem uygulanmış ve ülke koalisyonlara, azınlık hükümetlerine veya sorunlu parlamentolara mahkûm edilmiştir. 1982 darbe anayasası senatoyu kaldırmıştır. Fakat ertesi yıl yapılan seçimlerde darbeciler, istedikleri hükümet yapısını oluşturabilmek adına yeniden nisbî temsil seçim sistemini benimsemişler ve temsili zayıflatan %10’luk ülke barajını getirmişlerdir.

Adeta yaz-boz tahtasına dönen seçim sistemimizde defalarca, seçmen yaşı, kontenjan, seçim çevresi ve il bazında milletvekili sayısı gibi konularda değişiklikler yapılarak, milli irade meclise taşınmak istenmiştir. Ancak büyük tartışmalara sebep olan bu yasa değişiklikleri, ne meclis aritmetiğinin ülkeyi yeterince temsil etmesine ne de güçlü hükümetlerin doğmasına imkân vermiştir. Aksine zaman zaman sistemin kilitlenmesine sebep olmuştur. Türkiye, tarihinde ilk defa meclisten bağımsız olarak yürütmeyi doğrudan belirleyecek ve yeni bir sistem ile Meclisin yapısını oluşturacaktır. Yüzde elli bir sadece Cumhurbaşkanlığı Sistemini ve yürütmeyi belirlemeyecek, aynı zamanda yüzde 49’a da demokratik denetim imkânı sağlayacaktır. Bu yüzden seçim tarihimizde, milli iradeyi Meclis’e doğrudan yansıtacak yeni bir sahife açılmaktadır.

24 Haziran seçimleri Büyük Türkiye’mize hayırlı olsun.

#Erdoğan
#Seçim
6 yıl önce
Seçim sistemlerimiz ve yüzde elli bir
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti