|

Kandil’e açık mektup (2)

Yeni Şafak
04:00 - 28/12/2014 Pazar
Güncelleme: 20:39 - 27/12/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
ALİ KEMAL ÖZCAN • TUNCELİ ÜNİVERSİTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜM BAŞKANI

Öcalan öldü de bizim haberimiz mi olmadı? Ya da  “devletin elinde” olduğu için Öcalan’ın korkusundan söylemediği şeyi siz Aysel hanıma mı söyletiyorsunuz?


Öcalan henüz ölmedi beyler! 

Dahası, Öcalan’ın Newroz 2014 mektubu şöyle devam eder: “Barış savaştan daha zordur ama her savaşın da mutlaka bir barışı vardır. Biz direnirken korkmadık, barışırken de korkmayacağız.” Yani Öcalan henüz ne öldü ne de korkuyor, bu hatırlatılmalı size... Barıştan korkan Öcalan değil sizsiniz.


Kandil Beyleri, size söylüyorum!

Size aldanan canını fedaya hazır gençlere, Kürt halkına, Türkiye ulusuna ve Öcalan’a karşı yaptığınız siviliyata, sivil çalışmaya, kırmasız-dökmesiz, yakmasız-yıkmasız faaliyete geçmeme tarihî hatanızı, son bir-iki ay içinde tarihi suça, tarihî cüruma dönüştürdünüz. Ve 6-7 Ekim “deneme”siyle PKK tarihinin İmralı periyodunda, önce Öcalan’a sonra da Kürt halkına karşı en büyük ikinci kalkışmaya (Osman-Botan’dan sonra) imza attınız. 


Ve en pervasızcası da, hiç kimse birşeyden anlamıyormuşçasına  bu yaptığınıza “serihıldan” dediniz. Oysa sizin yaptığınız serihıldan değil iktidarHıldan diyebileceğimiz bir darbe girişimi olduğunu siz de biliyorsunuz. Çünkü en inandırıcı olduğu sanılan “önderlik devletin elindedir, taktik olmak zorundadır” yalanıyla aldatılanlar dışında, her ortalama insan bilir ki;  Öcalan’a İmralı’da siyaset yaptıracak, elini güçlendirecek ve sonunda, kendi deyimiyle “hepimiz özgürleşeceğiz” dediği hedefe ulaştıracak olanın, askeri çalışma, çatışma, kırıp-dökme, yakıp-yıkma, ölüp-öldürme değil sivil çalışma, barışma, barış dili, bir bardak bile kırmama, yani yaşayıp-yaşatma felsefesi olduğunu bilir. 


ÜÇÜNCÜ GÖZ

Bunu bir bilmeyen siz misiniz? Hayır biliyorsunuz!  Olan şudur: İsviçre kantonlarından daha demokratik olduğu trajikomedyasından hareketle “Kanton” dediğiniz iktidar “odacık”larından kendinizi kaybetmenizin hudutlarını kaybettiniz... 


Namlulardan duman tüttüğü, can havliyle ayakta/hayatta kalma mücadelesinin yaşandığı yerde “demokrasi” ve “devrim”den sözetmek tarjikomedyadan da öte yalın bir iktidar pervasızlaşması olduğunu; biraz “kendinizi bil”ip içinizdeki iktidarı tanımaya girişirseniz “zararın neresinden dönülürse kârdır”ın kapısını aralamış olursunuz...


“Üçüncü göz” diye gönlünüzden geçen ABD’nın (İngiltere’nin) Kobanê üzerinden iktidarınıza attığı “pas”lar öyle sandığınız gibi kafalık-volelik değildir beyler!“ ABD barışan değil çatışan bir PKK ister” demekten Öcalan’ın dilinde tüy biteli 15 yıl oldu beyler!


Kobanê’de havadan attıkları silah ve bombaları “Rojava Devrimi”nizi uluslarası topyekün saldırılardan korumak için atmadığını yüzünüz kızarmadan ne zaman söyleyeceksiniz? Yani “titreyip kendin[iz]e dön”erek, “kendinizi bil”ip içinizdeki iktidarın “görkem”ini tanıyarak hem kendinizin hem Kürt halkının hem de Öcalan’ın geleceğiyle oynamayın!

Şimdilik daha fazla uzatmadan size; DTH ilk toplantısının yapıldığı ÖZDEP odasının duvarında (2005) yazılı Öcalan’ın “kendini bil, içindeki iktidarı yık” felsefesi zemininden, “bütün hakketmeden ihanete uğramışların yaşanmamışlıklarının toplam ruhunun bir atom-altı parçacığı” adına sesleniyorum:

Kendinizi kendinize itiraf etmekten korkmadan, aşağıdaki önerimi ciddiye alın. Size önce – eğer bilmiyorsanız – sivillik, sivil çalışma ve sivil örgütlenme üzerine bir haftalık ders anlatırım. (Üç yıldır hasbelkader üniversitede Sivil Toplum dersi veririm).

Sonra, “Çözüm” dediğinizin – Öcalan’ın da son şeklini verip onayladığı – ilk üç talebini alt-alta yazalım. İçinde andilde eğitim olacaksa, içinde dil ve eğitim bilimcilerin olacağı iki komisyon oluşturup birini İskoçya ve İrlanda’da hâlâ neden eğitim dillerinin İngilizce olduğunu, diğerini Bölgesel Yönetim Kürdistanı’nda eğitim dilinin ne kadar Kürtçe olduğunu araştırmakla görevlendirelim. Sonra da,  her gün en üst düzeyde görüşebildiğiniz Devlet ile bu talepleri yerine getirmeleri için görüşelim.

Yapmazlarsa: Bu talepleri devletin gerçekleştirmesini sağlamak üzere, 35 vekilinizi ve “komser”lerini (70), 103 belediye başkanı ve “eş”lerini  (206), geri kalanını dernek vesaire meslek örgütlerinizin başkan ve “eş”leri ile 500’e tamamlayarak toplayalım. Ankara Kızılay’ının Güven Parkı veya bir kaldırımında (yolu, trafiği kapatma yok!) üç gün oturalım, ben de bereber olacağım. 


SONUÇ ALAMAZSAK: 

Ben orada herkesin önünde, herkese açık, irademi size teslim ederek yaşıma, başıma, işime bakmadan silahlı mücadelenize katılacağım.


AMA SONUÇ ALIRSAK:  

Siz iradenizi önce Öcalan’a sonra da bana teslim edersiniz, ben de sosyolojik metodolojinin en minimize edilmiş hata payı yöntemiyle ve bir sosyoloji komisyonu gözetiminde Kürt halkına sorarım, bunun sonucunda geleceğinizi kararlaştırırız. 

Bu arada da, Öcalan’ın yeni bir çağrısını beklemeden 2013 Newroz’unun “bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki... Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir” çağrısına dakika zaman kaybetmeden uyar ve uygulamaya başlarsınız. 
#abdullah öcalan
#pkk
#kandil
9 yıl önce