|

Paralel ihanet böyle başladı

Paralel ihanet çetesi, çok sayıda insanı mağdur eden önceki operasyonlarda olduğu gibi, 17 Aralık darbe girişimini de gazete manşetiyle başlattı. Hükümetin dershaneler ile ilgili kararı üzerine Zaman gazetesi, 14 Kasım 2013’te “Eğitime büyük darbe” manşetiyle çıktı. Bir ay sonra 3 farklı soruşturma için aynı gün düğmeye basıldı.

Yeni Şafak ve
04:00 - 17/12/2014 Çarşamba
Güncelleme: 22:01 - 16/12/2014 Salı
Yeni Şafak
Geçen yıl bugünlerde devleti ele geçirmek ve hükümeti yıkmak için harekete geçen paralel yapı, polis ve yargı ayağını kullanarak aralarında bakan çocukları ve iş adamlarının da bulunduğu onlarca ismi yolsuzluk ve rüşvet suçlamasıyla gözaltına aldı. Hep aynı taktikle hareket eden paralel örgütün kendilerine engel olanları ahlaksız yöntemlerle tasfiye ettiği gün geçtikçe ortaya çıktı. Paralel yapının kurduğu kumpas her geçen gün biraz daha aydınlanırken mağdur ettiği insanlar, kararttığı hayatlar hala tazeliğini koruyor.

Her şey bir gazete manşetiyle başladı. Tıpkı daha önce yüzlerce kişinin suçsuz yere senelerce hapis yatmasına neden olan ‘darbe’li, ‘plan’lı manşetler gibi. Önce o manşetler gazete sayfalarını süsler, sonra savcılık talimat verir, polis operasyon yapar ve Türkiye “korkunç” bir çetenin varlığından haberdar olurdu. 17-25 Aralık süreci de böyle başlatılmak istendi. 


MANŞETLE SAVAŞ İLANI

Milyonlarca vatandaşı yıllardır sömüren dershane sistemine köklü bir çözüm bulmak isteyen hükümet harekete geçerek, dershaneleri kapatma kararı aldı. Finans ve insan kaynağının büyük bölümünü dershanelerden sağlayan Gülen cemaati, hükümete karşı yıllardır, gizli kapaklı yürüttüğü savaşı, dershaneler üzerinden açıkça başlattığını ilan etti. Cemaatin yayın organı Zaman gazetesi, 14 Kasım 2013’de “Eğitime büyük darbe” manşetiyle çıktı. Bu manşetle cemaat-hükümet ilişkilerinde artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı belirginleşti. 

MGK’YA BİLE SIZDILAR

Hükümet önce medya vasıtasıyla yıpratılmaya çalışıldı. ‘Balyoz Darbe Planı’nı gazete manşetine ilk yansıtan Mehmet Baransu, 28 Kasım’da Taraf Gazetesi’nde bir MGK kararı yayımladı. Gizlilik derecesi yüksek olan ve yayımlanması milli güvenlik bakımından ağır bir suç teşkil eden MGK belgesinin gazete manşetlerini süslemesi “paralel yapı” fotoğrafını ilk kez net bir şekilde ortaya koydu. Şebekenin yargı-polis ayağı ise bu yaşananlardan yaklaşık 1 ay sonra devreye girdi.

3 SORUŞTURMA AYNI GÜN

Birbirinden bağımsız, teknik ve fiziki takip çalışmaları çoktan bitmiş ve ‘acil bir durumda’ devreye sokulması için bekletilen 3 soruşturma dosyası, aynı gün, 17 Aralık 20013’te operasyona dönüştürüldü. Aralarında bakan çocukları ve iş adamlarının bulunduğu onlarca isim rüşvet, yolsuzluk, irtikap gibi suçlamalarla gözaltına alındı. 

OLAYDAN 12 GÜN ÖNCE HABER

4 bakan hakkında 31 Aralık tarihinde düzenlenen fezlekeler, düzenlemeden 12 gün önce, 19 Aralık tarihli Bugün gazetesinde ‘Meclis’e gönderildi’ diye haberleştirildi. Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi o günlerde, “Operasyon devam ederken, gözaltına alınanlar henüz neyle suçlandıklarını bilmezken, cemaat medyası bu fezlekelerin içeriğini nasıl yayınladı?” diye sordu. Gazete yönetiminden herhangi bir cevap gelmedi.

KARARLILIK BİLDİRİSİ

Operasyon gününün akşamı Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, hükümetin yolsuzluklarla kararlı bir şekilde mücadele ettiğini belirtti ve şu notu düştü: “Eğer devletin içinde yuvalanmış illegal bir örgüt söz konusu ise bunları ortaya çıkarmak boynumuzun borcu olsun!” Bu sözler, hükümetin paralel yapıyla mücadelesinde kararlılığına ve bu işin sonunun 7 Şubat MİT krizine benzemeyeceğine yönelik umutları arttırdı. 

7 ŞUBAT’TA NE OLMUŞTU?

7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner ve Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş, ‘Oslo süreci’ ile ilgili, KCK soruşturması kapsamında şüpheli olarak ifadeye çağrıldı. Bu durum büyük bir devlet krizinin kapısını araladı. Cemaat, devlete karşı ilk savaşı başlatmış, istihbaratın tepesindeki ismi “terör” suçlamasıyla hapse atmaya çalışıyordu. Bu kriz basit yer değiştirmelerle çözülmeye çalışıldı. O dönem İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde çalışan polislerin bir kısmı Organize ve Mali Şubelere kaydırıldı. Onlar ise hiç durmadan 17-25 Aralık tezgahını uygulamaya soktu.

Algı operasyonunun bir parçası da para sayma makineleriydi. Paralel yapıya mensup polisler, operasyon  için gittikleri eve para sayma makinesigötürüp, basında "evde para sayma makinesi çıktı"  haberi yaptırdılar.


Savcıdan korsan bildiri

17 Aralık kumpasının akim kalmasıyla devreye özel yetkili soruşturma bürosu girdi. Çok konuşulan soruşturmaların savcısı Muammer Akkaş, dönemin Başsavcısı Turan Çolakkadı ve özel yetkili bürodan sorumlu Başsavcıvekili Oktay Erdoğan’a bilgi vermeden, 25 Aralık günü çok sayıda iş adamı hakkında gözaltı talimatı verdi. Gözaltına alınmak istenen işadamları 3. Havalimanı, 3. Köprü gibi çok konuşulan yatırımların müteahhitleri ve genellikle Anadolu sermayesinin önde gelen isimleriydi. Telefon konuşmaları cımbızlanmış, bunlar tape haline getirilmiş ve soruşturma dosyasına delil olarak girmişti. 

MİLİTAN SAVCI İŞ BAŞINDA

17 Aralık darbe girişiminin ardından İstanbul Emniyeti büyük oranda temizlenmiş ve darbeci polis şefleri İstanbul’dan tasfiye edilmişti. Bu durum, böylesi kirli bir operasyonun uygulamaya konmasını engelledi. Polisin hukuksuz talimata karşı durması üzerine Savcı Akkaş, operasyonu kolluk kuvveti statüsündeki jandarmaya yaptırmak istedi ancak bunda da başarılı olamadı. Kriz, dönemin Başsavcısı Çolakkadı’nın Akkaş’tan dosyayı almasıyla çözüldü. Savcı Akkaş ise adliye önüne çıkarak basın mensuplarına bildiri dağıttı. 

Fuat Avni kişi değil havuz

17-25 Aralık darbe girişimlerinden sonra paralel yapıya yönelik çok sayıda operasyon yapıldı. Adana, İzmir, Ankara, İstanbul, Edirne, Tekirdağ’da yapılan operasyonlarda üst düzey pek çok isim gözaltına alındı, tutuklandı. Ancak bu şebekenin bürokraside hala etkin olduğu ve devlet güvenliğine ilişkin bilgileri hala elde edebildiği görülüyor. Twitter’da Fuat Avni takma isimli hesabın, operasyonları önceden haber vermesi ve milli güvenliğe ilişkin bilgileri paylaşması, bu örgütün devlet kademesinde hala aktif olduğunu gözler önüne seriyor. 

MERKEZ ABD VE BELÇİKA

İstanbul Başsavcılığı’nın talimatıyla Fuat Avni’ye yönelik tahkikat gerçekleştiren Emniyet İstihbarat ve Terörle Mücadele birimleri, Fuat Avni’nin bir kişi değil, maliye, mülkiye ve emniyette yuvalanan, deşifre olmamış örgüt mensuplarının oluşturduğu bir istihbarat havuzu olduğunu tespit etti. Kritik bilgiler örgüt mensupları tarafından ‘imam’ tabir edilen şehir sorumlularına, oradan da yurt dışındaki merkezlere gönderiliyor. Bilgilerin ağırlıklı olarak bakanlıklardan çıktığı tespit edilirken yurt dışı merkezlerin Belçika ve ABD olduğu ortaya çıktı. 

Yarın: Her kumpasta aynı yöntem
#manşetler
#dershane
#Gülen cemaati
9 yıl önce