|

Eve dönüş'e İspanya modeli

'Topluma Kazandırma' modelinin başarı şansı, Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nin kabul ettiği örgütlenme ve ifade özgürlüğüyle ilgili evrensel ölçütlerini hayata geçirmesi kadar güçlü bir siyasi iradeye de ihtiyacı var

Akın Özçer
00:00 - 16/12/2007 Pazar
Güncelleme: 21:34 - 15/12/2007 Cumartesi
Yeni Şafak
Eve dönüş'e İspanya modeli
Eve dönüş'e İspanya modeli

Topluma yeniden kazandırma” olarak ifade olunan ve teröristleri silah bıraktırmaya özendiren siyasi ve hukuki önlemler, terörle mücadele politikalarının önemli bir ayağını oluşturuyor. Bu önlemler, özellikle, 1970'li yıllarda İngiltere'de Paul Wilkinson'un başını çektiği uzmanlar tarafından kuramsal çerçevede geliştirilen terörle demokratik yollardan mücadele yöntemleri içinde yer alıyor. Terörle demokratik yollardan mücadele, hiç kuşku yok ki, eksiksiz demokrasilerde uygulanabilecek bir devlet felsefesinin ürünü.

Wilkinson yöntemini ilk olarak uygulamaya koyan ülke İspanya. Kademeli demokratikleşme sürecini geniş bir toplumsal mutabakata dayanan 1978 Anayasası ile taçlandırdıktan sonra, demokratikleşme sürecini terör eylemleri ile baltalayan ETA'ları eriterek anayasal sisteme dahil etmeyi deniyor. Bunda ne derecede başarılı olduğunu biraz daha ayrıntıyla görmekte yarar var.

İSPANYA NASIL BAŞARDI

İspanya'nın 1978 Anayasası ile oluşturduğu eksiksiz demokratik sistemin önemi, ne yazık ki, Franco'cu askerlerin 23 Şubat 1981 tarihinde giriştiği “Duque de Ahumada” Operasyonu' nun, Kral Juan Carlos'un ödün vermeyen demokratik duruşu sayesinde başarısızlığa uğratılmasından sonra anlaşılıyor. Darbe girişimi ertesinde, 1974'den yana iki tane olan ETA'lardan Siyasi/Askeri olanı, ETA-PM, yasal siyaset hakkı karşılığı silah bırakma arzusu gösteriyo ve yaklaşık iki yıl süren müzakerelerden sonra kendini feshediyor. Böylece ETA' lardan ılımlı olanı ortadan kalkıyor, kan dökmemiş ETA yönetici ve militanları, yeni kurulan Bask Solu (Eskadiko Esquerra) içinde yasal siyasete giriyor. Bu küçük parti daha sonra Sosyalist İşçi Partisi'ne (PSOE) katılıyor ve tam bir mutasyona uğramış oluyor. Topluma Yeniden Kazandırma (reinsercion) uygulamasından yaralanamayacak olan eli kana bulanmış teröristler ise, daha radikal olan Askeri ETA'nın (ETA-M) saflarına katılıyor.

Daha önce belirtmiş olduğum gibi, Topluma Yeniden Kazandırma çerçevesinde “yasal siyaset karşılığı kesin silah bıraktırma “ modeli, İspanya'da, 12 Ocak 1988 tarihinde, ETA'nın siyasi kolu Herri Batasuna dışındaki Bask milliyetçi partileri (PNV ve EA) ile merkez partileri (PSOE, PP, IU) arasında imzalanan Ajuria Enea Paktı'nın temelini oluştuşturuyor. Daha sonra, PNV ve EA, ayrılıkçı politikalar izlemeye başlamaları nedeniyle, Ajuria Enea Paktı'nın kendileri açısından öldüğünü ilan ediyor, ancak ETA'ya karşı tutumlarını sürdürüyorlar. İspanyol Devleti'ni alternatif olarak temsil eden PSOE ve PP ise, Birleşik Sol (IU) ile birlikte, 2000 yılında imzaladıkları “Terörizme Karşı Özgürlükler” Anlaşması ile Ajuria Enea modelinin devlet politikası olarak geçerliliğini hükme bağlıyor.

Görüldüğü gibi, “yasal siyaset karşılığı, kesin silah bıraktırma” ya dayanan Topluma Yeniden Kazandırma, İspanyol merkez partilerince tartışmasız desteklenmektedir. Çünkü bu politika, demokratik hukuk devletinin ve terörü reddeden her demokratın, teröre karşı temel tutumunu, “demokratik duruşunu” ortaya koymaktadır. Son dönemlerde PSOE ile ana muhalefet arasında terörle mücadele açısından süregelen görüş ayrılığı dahi, bu konuda bir ayrışmayı gündeme getirmemekte, bu ilkeler temelinde ana muhalefet lideri Rajoy, Başbakan Zapatero'ya desteğini ifade edebilmektedir.

ETA'ya gelince, ayrılıkçı terör örgütünün temel hedefi, teröre karşı olan ve özerk yönetimde iktidarını koruyan Bask milliyetçi PNV ve EA gibi, bir ucu Fransa topraklarında kalan bağımsız Bask Devleti Euskal Herria'yı kurmaktır. ETA, İspanyol anayasal sisteminin bu amaca hiçbir şekilde ulaşılmasına el vermediği gerekçesiyle, silahlı mücadeleye devam etmektedir. Nitekim PNV/EA koalisyonunun İspanyol Temsilciler Meclisi'ne kadar getirdiği ayrılıkçı “İbarretche Planı” , 2005 yılında, 321'ye karşı ancak 19 oy alabilmiştir. ETA'nın yaklaşımında, hiç kuşku yok ki, demokrasi ile bağdaşmayan, silah tehdidiyle siyasi bedel koparmak gibi dayatmacı bir tutum vardır.

TÜRKİYE'DE BAŞARABİLİR

Son olarak AKP hükümetinin gündeme getirdiği, ancak tüm ayrıntılarının bilinemediği “Topluma Kazandırma” modelinin başarı şansı, yukarıda ortaya koyduğumuz gibi, Türkiye'nin her şeyden önce, Avrupa Konseyi'nin ifade ve örgütlenme özgürlüğüyle ilgili evrensel ölçütlerini benimsemesine bağlıdır. 1982 Anayasası'nın sıkça dile getirilen bu alandaki eksikliği göz önüne alındığında, bu eksikliği giderecek demokratik yeni bir anayasa yapılması gereksinmesi tüm ağırlığıyla kendini hissettirmektedir. Bu nedenle, herkesin, gerek yeni ve demokratik bir anayasanın, gerekse her demokratik hukuk devletinin terörle mücadelede benimsemesi gereken “Topluma Kazandırma” gibi demokratik önlemlerin gerekliliğini demokratik olgunlukla karşılamasında yarar bulunmaktadır. Hiç kuşku yok ki, evrensel kriterlere dayalı demokratik bir Anayasa'ya sahip olmak, hiç kimseye verilmiş bir ödün olmadığı gibi, geçen hafta sonu TEPAV'ın girişimiyle yapılan Anayasa Platformunda üzerinde mutabık kalındığı üzere, 40 milyon vatandaşımızı temsil ettiği bildirilen Türk sivil toplum örgütlerinin ortak hedefini oluşturmaktadır. Bunun ne anlama geldiğini, bugüne kadar hiç sonuç vermemiş politikaları, ezberlenmiş söylemlerle yinelemekte ısrar eden bazı siyasi parti temsilcilerimiz herhalde çok daha isabetli şekilde değerlendireceklerdir.

İspanyol örneğinin de ortaya koyduğu gibi, terörle mücadele zorunluluğu, bir ülkenin eksiksiz demokrasiye sahip olmasını engellememektedir. Çünkü demokratik hukuk devleti, terörle mücadelede, otoriter devletten çok daha başarılı olmakta, uluslararası alanda saygınlığını attırırken, terör örgütünü de köşeye sıkıştırmaktadır. Bütün bunlar, her şeye karşın, ETA gibi, ütopik hedeflerini silah zoruyla dayatmayı seçen bir terör örgütü üzerinde etkili olmamıştır ve benzeri bir tutum izleyecekse PKK üzerinde de olmayacaktır. Ancak, bu takdirde demokratik bir Anayasa ve “Topluma kazandırma” gibi demokratik mücadele önlemlerinin terör örgütünde çözülmelere yol açması kaçınılmaz bir olgudur.

Özet olarak belirtmek gerekirse, bugün geldiğimiz noktada önemli olan, AKP iktidarının, taahhüt etmiş olduğu gibi, geniş bir toplumsal mutabakata ve evrensel demokrasi normlarına dayalı yeni ve demokratik bir anayasa yapılması sürecini sağlıklı biçimde işletmesi ve yönetmesidir. Topluma kazandırma, ancak böyle bir süreçle birlikte anlam kazanacak ve belki de demokratik entegrasyon yolunu açacaktır. Böyle bir sürecin terörden arındırılmış demokratik bir ortamda yürümesine DTP'nin bir şekilde katkıda bulunabilmesi, kuşkusuz, demokratik entegrasyon açısından umut verici bir gelişme olacaktır.

* Emekli Diplomat

16 yıl önce