|

Kosova niye bağımsız olmalı?

Avrupa'nın ortasında tüm Slav halkları kendi devletlerini kurmuşken, Kosova'nın maksimum otonomi karşılığında Sırbistan egemenliğinde kalmasını sağlayacak bir çözüm uzun ömürlü olmaz

Behlül Özkan
00:00 - 23/12/2007 Pazar
Güncelleme: 23:43 - 22/12/2007 Cumartesi
Yeni Şafak
Kosova niye bağımsız olmalı?
Kosova niye bağımsız olmalı?

Bize bir daha kimse dokunamayacak.' 1987 yılında bu sözlerle sesleniyordu Slobodan Miloşeviç Kosova Savaşı'nın yapıldığı Gazimestan'da toplanan binlerce Sırp'a. İki yıl sonra aynı meydanda, Kosova Savaşı'nın 600'üncü yıl dönümünde, 'Sırplar olarak birleşmeliyiz, Osmanlı bizden daha güçlü olduğu için değil, bizim içimizdeki ayrılıklar yüzünden savaşı kaybettik' diyordu. Miloşeviç Kosova Arnavutlarının özerkliğini kaldırırken Sırpları birleştirdiğini düşünüyor ancak Yugoslavya'yı parçalıyordu. Onun Kosova'da ateşlediği Sırp milliyetçiliğinin Yugoslavya'yı oluşturan halklar için çok ağır sonuçları oldu. Bosna, Hırvatistan ve Kosova'da çıkan savaşlarda yüz binlerce insan hayatını kaybetti, göçe zorlandı.

Kosova Meydanı 1911 yılında tarihi bir buluşmaya daha tanıklık etti. Dönemin padişahı Mehmet Reşat artan Sırp, Bulgar ve Makedon milliyetçi akımlarına karşı Osmanlı'nın Balkan topraklarını kapsayan gezisinin en önemli durağı Kosova'da on binlerce kişi tarafından karşılandı. Mehmet Reşat, savaş meydanında hayatını kaybeden tek Osmanlı padişahı Sultan Murat'ın türbesinde 16 Haziran 1911'de on binlerce Arnavutla birlikte Cuma namazını kıldı. Ancak bu tablo ertesi yıl çıkan Balkan Savaşları sonunda tarihe karıştı. 500 yıldan fazla Osmanlı idaresinde kalan Kosova Sırbistan egemenliğine girdi.

OSMANLI'DAN BUGÜNE

Kosova'nın bağımsızlığa giden sürecini ve 1990'ların sonunda yaşanan savaşı anlayabilmek için Osmanlı idaresinin sona ermesiyle başlayan ve Yugoslavya'nın dağılmasına kadar süren 80 yıllık tarihini yakından analiz etmek gerekiyor. Bu dönem post-emperyal (imparatorluk sonrası) ve post-kolonyal (sömürgeleşme sonrası) olarak ikiye ayrılmaktadır.

Sırp milliyetçiliği Kosova Savaşı'nı, Osmanlı ve dolayısıyla Türk karşıtlığını kendisine temel dayanak noktası almıştır. Sırp Krallığı'nın sona erdiği 1389 yılındaki Kosova Savaşı'nı adeta destanlaştıran milliyetçi söylem içinde Kosova 'kutsal topraklar' olarak tanımlanıyordu. Sırbistan Balkan Savaşları sonunda Kosova'yı ele geçirince milliyetçi ütopya gerçek oldu. Öyle ki, dönemin Sırbistan Kralı Peter 1913 yılında Kosova'ya giderek Osmanlı'dan intikam alınmasını simgeleyen devasa boyutlarda bir mumu savaş meydanında yaktı.

Sırplar zafer duygusunun yanında o zamana kadar hesap etmedikleri bir gerçeklikle karşı karşıya kaldılar: Beş asırlık Osmanlı hâkimiyeti sonunda Kosova'da kayda değer Sırp nüfusu kalmamıştı. 'Kutsal topraklar' Sırplara göre Arnavutlar tarafından işgal edilmişti. Bölgeyi Arnavutlardan temizlemek ve Sırbistan'ın sömürgesi haline getirmek için Sırplara bedava toprak dağıtıldı. Temel hakları kısıtlanan Arnavutlar göçe zorlandı. Sömürgeleştirme politikası İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda sosyalist Yugoslavya'nın kurulmasına kadar devam etti.

Balkanlar'da Osmanlı sonrasında kurulan ulus devletlerle Yugoslavya arasında temel farklılık; tek millet prensibine dayanan ulus devletlerin yanında sosyalist Tito Yugoslavyası Hırvat, Sloven, Sırp, Boşnak, Makedon ve Karadağ halkarının birliğini temsil ediyordu. Milli kimlikleri baskı altında tutarak Yugoslavya kimliğini ön plana çıkarıyordu. Bunu, önemli farklılıklarıyla beraber, Osmanlı imparatorluk düzeninin sosyalizm altında kabuk değiştirmiş hali olarak tanımlayabiliriz. Tito'nun formülü 'güçlü Yugoslavya için zayıf Sırbistan'dı'. Yugoslav sistemi 6 Slav halkını 1980'lere kadar bir arada tutmayı başardı.

Büyük SIrbİstan Hayalİ

Ancak Yugoslav sisteminde Slav olmayan Arnavutlara nasıl yer bulunacağı hayatî sorundu. Tito bu engeli, Sırpların tüm karşı çıkmalarına rağmen Kosova'ya 1974'te tam özerklik vererek aştı. Sırbistan'ın Kosova ve Arnavutlar üzerindeki hâkimiyeti özerklikle kalkmış oluyordu. Sırplar Tito'nun özerklik kararını ihanet olarak algıladı. Tito'nun 1980 yılındaki ölümüyle hasıraltı edilen milliyetçi duygular tekrar ortaya çıktı. Osmanlı sonrası kurulan Yugoslavya ve Yugoslav kimliği anlamını yitirirken, ülkeyi oluşturan halklar için artık öncelik kendi bağımsız devletlerini kurmaktı.

Sırbistan'da iktidara gelen Miloşeviç Yugoslavya'yı amaç değil 'Büyük Sırbistan'ın' kurulması için araç olarak görüyordu. Bu uğurda Arnavutların tüm karşı çıkmalarına rağmen 1989 yılında Kosova'nın özerkliğini kaldırdı. Kosova'yı tekrar Sırbistan'a bağladı. Miloşeviç'in Bosna'yı ve Hırvatistan'da Sırpların yaşadığı bölgeleri de aynı şekilde Sırbistan'a bağlama planları sonucunda çıkan savaşlarda yüz binlerce insan hayatını kaybetti. Başarısızlıkların ardından 1990'ların ikinci yarısında Belgrat'ta gözler tekrar Kosova'ya çevrildi. Miloşeviç, Bosna ve Hırvatistan'da kullandığı etnik temizlik silahını bu sefer Kosova'da Arnavutlar üzerinde denemek istedi. Ancak NATO müdahalesiyle Sırbistan Kosova'yı kaybederken, Miloşeviç koltuğundan oluyordu.

HERŞEY KOSOVA İÇİN

Bugün gelinen noktada Yugoslavya'dan eser kalmadı ancak ondan miras kalan Kosova'ya ne olacağına karar verilemiyor. Nüfusun yüzde 90'ınından fazlasını oluşturan Arnavutlar bağımsızlık dışında hiçbir seçeneği kabul etmezken, Sırbistan bölgeyi maksimum özerklik altında bile olsa egemenliğinde tutmak istiyor.

19'uncu yüzyılda Osmanlı egemenliğine karşı ilk ayaklanan millet olan Sırpların milliyetçi söyleminde Osmanlı ve Türk karşıtlığının önemli bir yeri var. Aynı milliyetçi söylem Yugoslavya içinde yaşayan Müslüman Arnavut ve Boşnakları 'Türk' olarak nitelendirmiş ve onları etnik temizlik ve baskılarla yüzyıllardır yaşadıkları toprakları terk etmeye zorlamıştır. Bosna'daki Osmanlı eserlerine tahammül edemeyen, bu yapıların yüzlercesini ortadan kaldıran Sırp milliyetçiliğinin, bugün gelinen noktada Kosova üzerindeki egemenliğinin devamı için Arnavutlara bütün tavizleri vermeye hazır olmasıysa tarihin garip cilvesi olsa gerek.

Sırplarla aynı etnik kökene sahip olmasına rağmen Karadağ halkının geçtiğimiz yıl Sırbistan'dan ayrıldığı düşünüldüğünde, Arnavutların Belgrat'ın egemenliğini kabul etmesi mümkün görünmüyor. Bütün Slav halkları kendi devletlerini kurmuşken, Kosova'nın maksimum otonomi karşılığında Sırbistan egemenliğinde kalmasını sağlayacak bir çözüm sürdürülebilir olmaktan uzaktır. Maksimum özerkliğin ve Sırbistan egemenliğinin amacı Kosova'yı kutsallaştıran ve bölgeyi kolonileştirmeye çalışan Sırp milliyetçiliğini tatmin etmektir.

* Tufts Üniversitesi (Boston)




16 yıl önce