|

PKK ve terörle mücadelede Türkiye'ye İspanya modeli

Son günlerde artan terör eylemleri, Kürt sorununu çözümsüzlüğe iterken, anayasa sürecini de baltalamaktadır. İspanya'da uygulanan Ajuri Enea modeli Türkiye için pekala örnek olabilir

Akın Özçer
00:00 - 10/10/2007 Çarşamba
Güncelleme: 00:47 - 10/10/2007 Çarşamba
Yeni Şafak
PKK ve terörle mücadelede Türkiye'ye İspanya model
PKK ve terörle mücadelede Türkiye'ye İspanya model

İspanya ve Türkiye, bugünlerde, siyasi hedeflerinde kuşkusuz farklılıkları bulunan ancak özünde amaçlarına varmak için şiddeti ve terörü araç olarak kullanan örgütlerin tehdidi altında bulunuyor. ETA ve PKK, bu nedenle, uluslararası tanımına uygun biçimde terör örgütü olarak nitelendiriliyor ve AB'nin terör örgütleri listesinde yer alıyor. Ancak, gerek ETA, gerekse PKK, “şiddet” kelimesini kullanırken, karşılıklılığı vurgulamadığı gerekçesiyle “terör” sözcüğüne tepki gösteriyor. Oysa terör sözcüğü, etimolojik olarak, “terör estirmek” deyiminde olduğu gibi, şiddetin halkta yol açtığı korkuyu da içeriyor, ki bunun böyle olmadığını söylemek mümkün değil.

TERÖRLE MÜCADELENİN SINIRLARI NEDİR?

Şiddet ve terörü kullanan kişi veya örgütler, hiç kuşku yok ki, eylemlerinin karşılığında şiddet ve terörle karşılaşıyor. Çünkü silah kullanana karşı silah kullanmak doğal. Bu nedenle, güvenlik güçlerinin, polis veya askerin, silah kullanan kişi veya örgütleri etkisiz hale getirmek için silahlı mücadeleye girmesi sadece doğal bir tepki değil, üstlenmiş oldukları görevin gereği de. Ancak, terör örgütleriyle mücadele sadece bu tür güvenlik önlemlerinden ibaret değil. Bir kere, bu tür önlemlerin demokratik hukuk devletinde yasal sınırları bulunuyor.

Bu sınırların çiğnenmesi, demokratik hukuk devletini ortadan kaldırdığı gibi, sadece bu nedenle terör örgütünün içinden çıktığı bölgenin insanlarına da zarar verebilecek haksızlıklara yol açabiliyor. Sonuçta, bu tür önlemler zorlandıkça, Franco İspanyası'nda görüldüğü üzere, mücadele amaca ulaşmadığı gibi, istenmeyen sonuçlara da yol açabiliyor. Oysa, demokratik hukuk devletinin şiddet ve terörü kullanan kişi ve örgütleri bundan caydırmak ve eğer mümkünse topluma yeniden kazandırmak gibi önemli bir yükümlülüğü de var. Bu da, doğal olarak güvenlik önlemlerini de kapsayan, ancak siyasi ve hukuki veçheleriyle güçlendirilmiş bir terörle mücadele politikası oluşturmaktan geçiyor.

Hiç kuşku yok ki terör de, terörle mücadele de, Türkiye'ye özgü olgular değil. İlk cümlede belirttiğim gibi, bugün AB üyesi İspanya, Türkiye'den çok daha uzun bir süreden bu yana, hem de dile getirdiği mesajlar dikkate alınacak olursa, ayrılıkçı niteliği çok daha ağır basan bir terör örgütütüyle mücadele ediyor. 1988 yılında terör örgütünün siyasi kolu dışında, ayrılıkçı olanlar dahil tüm siyasi partilerce imzalanmış bir pakta dayanan demokratik bir terörle mücadele politikasına sahip. Bu politika ETA'nın ortadan kaldırılmasını belki tümüyle sağlayabilmiş değil ama önce hangi ilkelere dayandığını ve ne gibi önlemler öngördüğünü kısaca incelemekte yarar var.

İSPANYOL AJURİA ENEA MODELİ

Ajuria Enea Paktı'yla oluşturulan terörle mücadele politikasının bir ayağını anayasa oluşturuyor. 1978 İspanyol Anayasası, her şeyden önce, iki temel özelliğe sahip: geniş bir toplumsal mutabakata ve evrensel demokrasi ilkelerine dayanması. Geniş mutabakatın içinde, toplam % 6 dolayında oyu bulunan ayrılıkçı Bask ve Katalan partileri de yer alıyor.

Anayasayı yapan siyasi irade, oy oranları düşük olsa da bu partileri toplumsal mutabakatın dışında bırakmıyor ve İspanyol halkının küçük bir bölümünü temsil etseler de, onların arzusu doğrultusunda, özerklikler sistemine dayalı üniter bir devlet oluşturuyor. Özerklik sistemi İspanyol Anayasa geleneğinde yeri olan bir sistem. Nitekim Franco'nun diktatörlük rejiminden önceki II. Cumhuriyet, Bask, Katalan ve Galicia bölgeleri için özerklik statüleri tanımıştı. Bask ve Katalanlar, kısa bir süre için de olsa, bu statülere sahip olmuştu.

Evrensel demokrasi ilkelerine gelince, ifade ve örgütlenme özgürlükleri anayasada geniş yer tutuyor. Özünde ayrılıkçı olan söz konusu Bask(PNV) ve Katalan (CİU) böylelikle anayasal sisteme entegre ediliyor. Ayrılıkçı partilerin serbestçe kurulabilmesi, İspanyol Anayasası'nın bölünmeye açık olduğu anlamına gelmiyor kuşkusuz. Siyasi partiler serbest ama anayasa uyarınca Bask Ülkesi ile Katalonya'nın bağımsız olabilmeleri imkansız. Örneğin bu görüşte olanlar, Temsilciler Meclisi'nde 2005'te yapılan burada ayrıntılarına giremeyeceğim oylamaya göre, 350 üyeden sadece 19'unun desteğine sahip olabilmiş.

İspanyol terörle mücadele politikasının temeli, anayasanın kuralları içinde ayrılıkçı olanlar dahil her türlü düşüncenin sistemde temsil imkanı bulduğu, dolayısıyla düşüncelerin terörle dayatılmasının kabul edilemeyeceği ilkesine dayanıyor. Baskların henüz çözümlenememiş sorunlarına anayasal çerçevede siyaset yapılarak ileride bir çözüm bulunabileceği vurgulanıyor. Buna bağlı olarak, Baskların siyasi sorunlarının ancak parlamentoda yasal olarak temsil edilen siyasi partiler tarafından görüşülebileceği hükme bağlanıyor. Böylece ETA'nın siyasi kolu hariç tüm Bask siyasi partileri, terör örgütünün bu konuda söz hakkı bulunmayacağı hükmünün altını imzalıyor.

Bu bağlamda, ETA kesin silah bırakma karşılığı yasal siyaset yapma olanağından yararlanmaya davet ediliyor. Topluma yeniden kazandırma (reinsercion) prosedürü esas itibariyle kişisel bazda da böyle bir imkandan yararlanma imkanını açık tutuyor. Burada bir af sözkonusu değil, ancak prosedürden yararlanacak teröristin işlediği suçlara göre, cezasında indirim yapılıyor ve belki daha da önemlisi cezasını çektikten sonra siyasi haklardan mahrumiyet söz ko-nusu edilmiyor. Amaç, silah bıraktırmaya özendirmek elbette.

Ajuria Enea modelinde, tabiatıyla güvenlik önlemleri ve terörizme karşı uluslararası işbirliği gibi klasik yöntemler de yer alıyor. Ancak çok daha ilginç olan husus, terör örgütünün siyasi kolu ve taban örgütlerine karşı “yargı kıskacı” ve “toplumsal kıskaç” uygulamaları. Terör örgütünün özellikle eylemlerini tırmandırdığı dönemlerde, özel mahkeme Audiencia Nacional'in başta ETA'nın siyasi kolu Batasuna'nın üyeleri hakkında ardı ardına davalar açtığı görülüyor. 2002 yılında çıkarılan yeni Siyasi Partiler Yasası esasen terör örgütüyle organik bağı bulunan ve örgütün eylemlerini kınamamakta direnen partilerin yasadışı ilan edilmesini sağlarken, seçimlere başka isimlerle katılmasını da engelliyor. Bu yasa uyarınca Batasuna bugün İspanya'da yasadışı ve lideri Arnaldo Otegi cezaevinde. Yargı kıskacı uygulaması nedeniyle Batasuna Başkanlık Divanı'nın 17 üyesi de geçen Pazar gününden bu yana cezaevinde.

Toplumsal kıskaç uygulamasına gelince, Televizyon ekranlarından gördüğümüz gibi, ayrılıkçı olanlar dahil tüm İspanyollar, yüz binler, hatta milyonlar halinde, sokaklara dökülerek ETA'nın eylemlerini protesto ediyor, terörü lanetliyor.

MODELİN TÜRKİYE'DE UYGULANABİLİRLİĞİ

Böyle bir modelin Türkiye'de uygulanabilirliği, hiç kuşku yok ki, geniş bir toplumsal mutabakata dayalı demokratik bir anayasa yapabilme kapasitemize bağlı. Kişisel görüşüm şu ki toplumsal mutabakat Türkiye'de özerklikleri değil, izleyegeldiğimiz Fransız üniter devlet modelinde demokratik bir yapılanmayı ortaya çıkarabilir. Elbette bu çerçevede, Fransa'daki gibi, farklılıkları bulunan vatandaşlarımızın kültürel haklarını yasaklamayacak bir anayasa şart. Ancak böyle bir anayasa ulusal birliğimizin temelini güçlendirebilecek, tüm vatandaşlarımız arasında gerçek bir eşitliği sağlayabilecek.

Ne yazık ki terör örgütünün son günlerde eylemlerini tırmandırdığına bakarsak, ağır aksak yürüyen yeni anayasa yapma sürecimizi, İspanya'da ETA'nın bundan 30 yıl önce yaptığı gibi, baltalamakta olduğu görülüyor. Anayasa sürecini en azından desteklediği izlenimi veren DTP ise, hiç gereği yokken “Batasunalaşma” eğiliminde. AB siyasi kriterlerine uygun bir demokratik hukuk devleti olan İspanya'da, 1978 Anayasası'nın demokratik kriterleri örnek gösterilirken, terörle mücadele yöntemini, bu bağlamda Batasuna'nın yasadışı ilan edilmiş olmasını gözardı etmek mümkün değil kuşkusuz.

* Emekli Diplomat - Yazar

17 yıl önce