|

Terörle mücadelede İspanya modeli

İspanya'nın ayrılıkçı örgütü ETA'ya karşı uyguladığı Ajuria Enea modelinde temel husus, terör örgütünü, siyasi hedefine varmak için benimsemiş olduğu silahlı mücadeleden vazgeçirerek, anayasal çerçevede sivil siyaset yapmaya ve topluma katılmaya ikna etmek. Bunu yaparken de, hangi siyasi görüşten olursa olsun, terörü ve şiddeti reddeden herkesi demokrasi etrafında bir araya getirmektedir

Akın Özçer
00:00 - 20/10/2008 Pazartesi
Güncelleme: 02:11 - 20/10/2008 Pazartesi
Yeni Şafak
Terörle mücadelede İspanya modeli
Terörle mücadelede İspanya modeli

İspanya bugün Avrupa Birliği'nin ayrılıkçı terörle mücadele eden tek ülkesi... Yakın siyasi tarihi incelendiğinde, İspanya ayrılıkçı terör örgütü ETA ile 40 yılı dolduran mücadelesinde birbirinden farklı birçok yöntemi denemiş olduğu görülüyor. Bunlardan bir bölümü diktatör Franco dönemine özgü demokratik olmayan yöntemler. Terörün gerçekleştiği bölgenin askeri abluka altına alınması gibi olağanüstü hal uygulanmalarından, sınır ötesinde, terör örgütünün barındığı Fransa'da, karşı terör örgütlenmesine kadar uzanan bu “sert” önlemler, rejimin anti-demokratik niteliği nedeniyle tam ters sonuç veriyor ve İspanya'yı bölünmenin eşiğine getiriyor.

SİYASET KARŞILIĞINDA SİLAH BIRAKMA

Franco'nun ölümünden sonra Kral Juan Carlos önderliğinde başlatılan demokrasiye geçiş (kademeli demokratikleştirme) sürecinde, terörle mücadelede uygulanan sert önlemler giderek yumuşatılırken, öncelik geniş bir toplumsal mutabakata dayalı demokratik bir anayasa yapmaya veriliyor. Ancak Franco döneminde uluslararası alanda “demokrasi için mücadele eden örgüt” mertebesine ulaşmış olan ETA, bu ayrıcalıklı konumunu koruyabilmek için demokratikleşme sürecini baltalamaya yönelik eylemlerini tırmandırıyor. Bu oyuna gelmeyen Kral Juan Carlos önderliğindeki reformcu hükümet, ana muhalefetteki sosyalistlerle işbirliği halinde kademeli demokratikleşme sürecini kararlılıkla sürdürerek evrensel ölçütlere uygun demokratik bir anayasa ile taçlandırıyor.

1981 yılında bu olumlu gelişmeyi gölgeleyen bir darbe girişimi oluyor. ETA'nın oyununa gelen İspanyol Ordusu'nun içindeki Franco'cu bir grup, “ülke elden gidiyor” görüşünden hareketle ayaklanıyor ve yeni kurulan anayasal düzeni ortadan kaldırmak üzere Temsilciler Meclisi'ni basıyor. Darbe girişimi, Kral Juan Carlos'un demokratik duruşu sayesinde başarısız oluyor ve aralarında generallerin de bulunduğu darbeci subaylar tutuklanarak yargılanıyor.

İspanya, darbe girişiminin ardından, terörle mücadele politikasında önemli bir değişikliğe gidiyor. O dönemde ayrı bir örgüt olan ETA'nın siyasi/askeri (pm) kanadı, “yasal siyaset karşılığı”, kesin silah bırakıyor. Örgütün kan dökmemiş militanları, Bask solu (Euskadiko Eskerra) adıyla kurulan yeni parti içinde siyasete giriyor. Bu parti daha sonra sosyalist partinin Bask kolu içinde (PSE-EE) eriyor.

Bu olumlu gelişmeye karşın, İspanya'nın terörle mücadele politikasının tümüyle demokratik bir çerçeveye oturduğunu söylemek mümkün değil. Demokratik dönemin ilk hükümeti 1983/86 yılları arasında, ETA'nın topraklarında barınmaya devam ettiği Fransa'ya tepki olarak, Franco rejiminin mirası olan karşı terör örgütlenmesine göz yumuyor. O dönemin kanlı örgütü GAL ancak İspanya'nın AB üyesi olmasıyla birlikte ortadan kalkıyor. On yıl kadar sonra, demokratik İspanya, birbiri ardına açılan davalarla GAL'i yargılamaya başlıyor.

İSPANYA MODELİNİN ANAYASAL BOYUTU

İspanyol modeli olarak bilinen terörle mücadele yöntemi, 12 Ocak 1988 tarihinde, terör örgütü ETA'nın siyasi kolu Batasuna'nın dışında kalan, tüm merkezci ve Bask milliyetçi partilerce imzalanmış olan Ajuria Enea Paktı'na dayanıyor. Paktın giriş bölümünde, 1978 Anayasası'nın geniş bir toplumsal mutabakata dayalı demokratik niteliği ve ETA terörünün anayasanın sağladığı tüm demokratik kazanımları silah zoruyla ortadan kaldırmayı hedeflediği vurgulanıyor. Bu nedenle, hangi siyasi görüşten olursa olsun tüm demokratların terörle mücadeleyi desteklemeleri ve bir demokrasi bloğu oluşturmaları gerektiğinin altı çiziliyor.

Bu bölümde 1978 Anayasası'na olduğu kadar, anayasanın ayrılmaz bir parçası olan Gernika özerklik statüsüne de atıfta bulunuluyor. Statünün Bask halkının tüm sorunlarını çözememiş olduğuna, ancak bu sorunlara çözüm aranması için demokratik bir platform oluşturduğuna dikkat çekiliyor. Bask halkının henüz çözümlenememiş sorunları bahane edilerek teröre başvurulmasının kabul edilemeyeceği bir kez daha vurgulanıyor ve terör örgütü kesin silah bırakarak anayasal ve yasal çerçevede siyaset yapmaya davet olunuyor.

Burada altının çizilmesi gereken husus, İspanyol anayasasında, şiddet ve teröre davet, övgü veya ima içermeyen her türlü siyasi söylem ve partinin serbest olması... Böyle bir serbestlik, Bask ülkesinde ayrılıkçı söylemlerin ve partilerin serbest olması anlamına geliyor. Çünkü Ajuria Enea Paktı'nı imzalayan, başka bir deyişle terörü lanetleyen iki milliyetçi parti PNV ile EA, anayasal özerklikçi çizgiyi zaman, zaman aşarak ayrılıkçı politikalar izliyor. Hatta bu iki parti son beş yıl içinde “İbarretche Planı” ve “referandum yasası” gibi ayrılıkçı planlar geliştiriyor. İçerik olarak anayasaya tümüyle aykırı olan bu tür girişimler ya 2005 yılında olduğu gibi Temsilciler Meclisi'nce ezici bir çoğunlukla ret ediliyor ya da bir süre önce olduğu gibi İspanya Anayasa Mahkemesi'nce iptal ediliyor.

Ajuria Enea modeli ancak ifade ve örgütlenme özgürlüğü alanının yukarıda açıklandığı gibi geniş olduğu evrensel ilkelere uygun demokratik anayasalara sahip ülkelerde uygulanabilecek nitelikte bir model. Çünkü bu modelde temel alınan husus, terör örgütünü, siyasi hedefine varmak için benimsemiş olduğu silahlı mücadeleden vazgeçirerek, anayasal çerçevede siyaset yapmaya ikna etmek. Bunu yaparken, hangi siyasi görüşte olursa olsun, şiddet ve terörü reddeden herkesi, terörle mücadele saflarında bir araya getirmek.

DEMOKRATİK BİRLİKTELİK

İspanya'da, PNV ve EA gibi haklarında hiçbir zaman dava açılmamış olan milliyetçi partiler ile ayrılıkçı terör örgütü ETA arasında, siyasi hedefler bakımından hiçbir fark bulunmuyor. Bask milliyetçiliğinin kurucusu PNV, 1895 yılından bu yana, şimdi İspanya'daki iki özerk yönetim olan Bask Ülkesi ile Navarra'nın Fransız sınırları içindeki Bask bölgesi ile birleştirilerek büyük Bask devleti Euskal Herria'nın kurulmasına yönelik politikalar izliyor. Buna karşılık, bu hedefe silah zoruyla ulaşma amacını taşıyan ETA'ya karşı demokratik birliğin temel taşlarından birini oluşturuyor.

İşte merkez partileri terörle mücadelede, ayrılıkçı partilerin de aktif katılımıyla ETA'ya karşı ülkenin her köşesinde milyonları sokağa dökecek büyük bir demokrat çoğunluk sağlayabiliyor. Türkiye'de ana muhalefet partisince dile getirilen milyonların sokağa dökülmesi önerisi, Ajuria Enea Paktı'nın 14. Maddesinde “terör örgütünün toplumsal kıskaç altına alınması” olarak dile getiriliyor. Ancak toplumsal kıskaç, bu modelin bir parçası olarak, gönüllülük esasına dayandığı için İspanyol modelinden cımbızla çekilerek tek başına uygulanabilecek bir önlem değil.

TOPLUMA YENİDEN KAZANDIRMA

Buraya kadar anlatılanlardan da anlaşılacağı gibi, modelin “topluma yeniden kazandırma” boyutunda “yasal siyaset karşılığında kesin silah bıraktırma” temel alınıyor. Ajuria Enea'nın 9. Maddesinde zikredilen topluma yeniden kazandırma bireysel veya örgütsel düzeyde mümkün. Burada esas olan, 81/82 döneminde yapılmış olduğu gibi, örgütün kan dökmemiş militanlarına yargılama süreci sonunda hak mahrumiyetine uğramadan yasal siyaset imkanı tanınması. Aynı şekilde, kesin silah bırakan eylemlere bulaşmış militanların da önemli ceza indirimlerinden yararlandırılarak, mahkumiyet süreleri sonunda sisteme dahil edilmesi.

İspanyol modelinde polisiye ve adlî önlemler, terör örgütüyle organik bağı bulunan Batasuna ve kukla partilerinin kapatılması (adlî kıskaç) ve teröre karşı uluslararası işbirliği gibi klasik unsurlar da yer alıyor. Ancak, sistemin özgün yaklaşımını, yukarıda özetlenen siyasal ve hukuki önlemler oluşturuyor.

Bu önlemler aslında İspanya'ya özgü değil. İspanyol modeli, İngiliz uzman Paul Wilkinson'un terörle demokratik yollardan mücadele yöntemlerinin İspanya'ya uyarlanmış şekli. 70'li yıllarda geliştirilen bu tür modern yöntemlerin temel amacı, demokratik ülkelerin terörle mücadele ederken, demokratik olmayan önlemlerle insan hakları ihlallerine neden olmalarını ve bu şekilde uluslararası saygınlıklarını yitirmelerini engellemek. Çünkü terör örgütleri, yıllardan beri, yurt dışında, “mücadele” ettikleri ülkelerin saygınlıklarını yitirmelerinden besleniyor. İspanya bunu yaşayarak öğrenmiş bir ülke...

*Emekli Büyükelçi



16 yıl önce