İlâhiyatçılarımız ANTI-CHRIST'te de konuşmazlarsa, o hâlde NE ZAMAN konuşacaklar?
Danimarkalı yönetmen Lars von Trier'nin geçen yıl Cannes Film Festivali'nde galasını yaptığı günden bu yana, gerek uluslararası sanat çevreleri, gerek Hıristiyan-Musevî ilâhiyatçılar ve gerekse kadın hakları üzerine mücadele veren batılı sivil toplum örgütlerinde canhıraş tartışmalara yol açan olay filmi 'Anti-Christ', 11 Haziran Cuma günü ülkemiz sinemalarında da gösterime girdi. 'Kadın, Şeytan'ın yeryüzünde kötülüğü yaymakta kullandığı bir enstrüman mıdır?' sorusuna yoğunlaşan yapıt, son kertede bu önermeyi (ne yazık ki) olumluyor.
Fakat aradan geçen üç uzun haftada, böylesine hassas bir konuda en doğru ve anlamlı sözleri söyleyebilecek kesim olan Müslüman ilâhiyatçılardan ne bir ses, ne de bir nefes yükseldi. Sanatın değişik dalları ve özellikle sinema-televizyon dünyasındaki yapımlara ilişkin ciddi bir tartışma söz konusu olduğunda, yıllardır gözlemlemekten gına getirdiğimiz son derece klasik bir durumdur bu... Çünkü, bizim aşırı meşgûl ilâhiyatçılarımızın uğraşacak o denli 'yüksek akademik meseleleri' (!) vardır ki bütün bunlardan 'hayatın kendisi'ne bir türlü sıra gelmez!